Kutbun yıldızını koparmış almışım gökteki dalından,
koymuşum,yanmış kül olmuş sonra da üşümüş koynuma.
Atlasım,üzerimde bir dağın ağırlığı pamuk yorgan.
Taşıyorum,kapatmışım gözlerimin kapılarını,çökmüşüm hemen ardına karanlık gecede.
Düşün olmuş rüzgar boran ateşten tende.
Kaybetmek de güzel bu savaşı gözlerinin önünde diye,
göğü uzanıp öpen yekpare kaya kalende...
Kutbun yıldızını koparmış almışım gökteki dalından,
Sarmışım mendilime uğruna,silip o sana yazdığım en güzel mektubumu...
Yaş kaç diye sorsan unutsan beni,
Ondokuz bilemedin yirmi asırlardır...
Vurulduğum yerde kalmışım sanırım,
An kaybından ölmeme son bir kaç saniye kala,
Çağırmışım sanki seni yeniden, son bir kez daha görebilmek için sanki hayalini en derin hatıramdan çalıp;
" Ve sana da günaydın sevgilim. "
Sen gündüze rağmen görünen ay gibi bir mucize,
Ben yorgun güneşi sistemin...
Kutbun yıldızını koparmış almışım gökteki dalından,
Saçlarına takıyorum aydınlansın güzel yüzün diye bir mum alevi okşar gibi tütsün sonsuz çehrende,uçsuz bucaksız sevda uzayında yaşamak denen bu nefessiz ve ölüm soğuğu evrenin...
Kutbun yıldızını koparmış almışım gökteki dalından,
Zehrini çalıyorum tanrının,mora çalan dudaklarından usulca,tadına vara vara,
Sana biçilen tüm ölümleri çalıyorum üzerinden çıkarıp sen yarı ölüme düşmüş sessizce uyurken...
Beni affet sevgilim.
Kaderinin kutsal kadehinden sana ikram,zehrini içiyorum çöl gecesi teninden...
Kutbun yıldızını koparmış almışım gökteki dalından,
Kan kaybediyor karanlık gökler aslında,yıldız kayıyor zannederken çocuk ruhlardaki güzel gözler...
Seni seviyorum...
22.17 tanrının oltasında ışıl ışıl yıldızlar gibi tüm iğneler ve yem'e ihtiyacı yok kendini feda eden hiç bir ölümlünün bu küçük gölünde yaşamanın,bu düştüğümüz rengarenk ama karanlık arafın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder