27 Kasım 2024 Çarşamba

toplama kampı sevdalar atlası

 
Tepede küp şekli yalancı bir güneş,soluk ışığını tükürüyor yüzümüze.
Aynada yaralı,esen ihtiyar beyaz tülden perdeler.
Mevsim kasım.
Taze koyulan çayın sıcacık bulutlardan,şiirden dumanı yol gösteriyor bize.
Biz susuyoruz.
Radyoda kısık bir ses,tütün yanığı çıtırtılar var kulağımızın çekmecesinde ve sıvazlıyor yüreğimizden tutup sırtımızı...
Turşu suyu var eski bir cam bardak kadar,gözlerimiz açık düşdüğümüz o gün düşümüzde...
Paylaşıyoruz bir simiti,
Ve kardeş payı değil hiçbir şey,
Bir sevda bölüyor her lokmamızı dudaklarımızdan çalıp bizim için sanki.
Bir somun doyurmazdı oysa,
Şimdi bir lokma gevrek dönüyor saatlerdir ağzımızda...
Mevsim sabah.
Ceketini giymiş tüm yağmurlar,sımsıkı sarılmış her damla ince boğazlı kazağına,
Üşümüş belli,kitabının arasında çadırını kurmuş o güzel yüzlü bütün çingene şiirler...
Mevsim köle pazarı çıplak ağaçlar vakti.
Saat gözlerinin mahmur kepenklerini açtığı vakitler.
Cebimizde beraberken muhtemelen yemeyi unutacağımız ögle yemeğimiz saklı.
Çobanıyız;
aşk mektuplarının,şiirlerin,kartpostalların...
Önümüzde uçsuz bucaksız yemyeşil yürü yürü bitmez bir yaşamak çayırı...
Güdüyoruz yanardağ yüreklerimizi,
Yaşımız,ilk uçuşu sıcak ülkesine sevmenin,o genç kırlangıçların...
Kapının önünde savaşlar var.
Susamış,bomba düşüp yarısı yıkılmış evlerin balkonunda tüm o tozlu güzel çiçekler...
Tuz kalmamış.
Tüm yanıklar,yaralar öksüz tenimizde.
Ekmeksiz düşler artık,sıcak kokusu kalsa yalnız bari.
Bütün yazmalar aç kaç zamandır.
Mevsim kar,yağmur,kıyamet vakti ömrün.
Oturmuşuz seninle sıcak bir çay haneye sığınıp en kuytu masasında öğlenin.
Yalandan bir bardak söylemişiz içmeyi sevmesek de dudaklarımızı ısıtmak için.
Sıcak dudaklarımız kapalı,sohbeti kesmiş,ısıtıyormuş üşüyen ellerimizi.
Burnum sıcak boynuna gömülmüş bahanesiyle üşüyüp ,
cennetin beni kandıran kokusunda şiirini yazıyor sıcacık,kalbi olup tıp tıp atan yaşayan kabir taşıma...
Bir dağ yanıyor içimizde,
bir yanardağ döküyor yüreğindekileri haykırıp her şeyi,cehennemden yakıp içini.
Çay bardağında ısıtıp dövdüğüm dudağımdan içiyorum beni yakıp kül eden lavını,
Dudağının ateş denizinde yüzerken gözlerine dalıp yanıp kül oluyorum...

Kalbini benimle yıka sevgilim,
Yada ardımda kalan kadar ile.
Keza bu yangını,bu yanan kararan sevdayı yalnız bu ateşin külü temizler...


12.37 toplama kampı sevdalar atlası.


Hiç yorum yok: