17 Nisan 2010 Cumartesi

kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...


kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...
heryer kum heryer kiremit ,
heryer toprak bir kentti benim için ankara...
gördüğüm en hançer rüzgarıyla
yüzüme çizdiği sıcak bir resimdi yanağımda mutluluk...
elime büyük gelen bir ekmeği bitirememekti tutumluluk...
kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...
kuğulardan masal bir parktı küçücük adımlarım...
özlediğim sarışın adamın orman çiftliğiydi ,
nuhun gemisi sandığım...
tüm hayvanlar burada aşagıdaysa eğer
peki gemi nerede o zaman diye aramış durmuştum
koca bir gemiyi orada bütün gün...
çocuktum...
kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...
çocuk bir adamdı yorgunluğum...
dayandığı bastonunda hayallerini saklayan bir sincaptı gözlerim...
ve hükümsüzdü o yaşlarda hırsız bakışlarım...
gülümseyişlerini kıskanır çalardım rüyalarıma...
ve tüm insanlardan kaçardım bakışlarımdan koşa koşa utanıp...
kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...
karşı balkonda belli belirsiz,
ayaklarım ucunda yükselerek zorla,
tam göremediğim meraklı bir gülüştü ilk aşkım kulaklarımda...

kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...
o kadar hayallere kaçardı ki ruhum,
hergün çırılçıplak dönerdim eve çocuk parklarından...
nereye attın yine üstündekileri diyen bir çığlıktı annem kapıda...
üstü başı kum yalnızlığımda
elinde havlu düşlediğim bir gülümsemeydi annem...
annemin kum dediği
bende sırılsıklam bir ıslaklık...
yüzmeyi çocuk parklarının kumlarında öğrendim anlayacağın,
düşmeyi sırası hiç bana gelmeyen salıncak bekleyişlerinde...
bu çocuk salak,bu çocuk deli galibalar pişirirdi annem hergün babama...
çok sonra öğrendim ,
çocuk parklarına denizinden izinsiz çalıntı kumlar döküldüğünü...
neden tüm çocukluğumun deniz koktuğunu üstelik ankarada...
kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...
martılarını duvarlara kalemimle çizdiğim...
kulaklarımda bir ada vapuru çığlığı,
yap bozuma seni parça parça dizdiğim...

kırık bir leğende denizi hayaldi çocukluğum...
düşlerimin kıyılarına vuran köpük köpük suyuna uzandığım
bir rüyaydı yokluğun...
hala uyanamadığım...

2 yorum:

_zAhİr_ dedi ki...

Ankara'ya sebepsiz bir hayranlığım var...Nadiren de olsa yıkılsın istiyorum bu şehir kendi içine.denizi özlediğimde...

e.t. dedi ki...

zaten böyle başlamamış mıydı herşey
masummuş gibi...
yıkılsın isterken nefret alevleri ile yakarken şehri,
sebepsiz bir hayranlık yağmur olup
söndürmemiş miydi herşeyi...
sanki suçlusu değilmiş gibi...