17 Temmuz 2010 Cumartesi

düşüyordu tane tane dudaklarının şırıltısından eziyetler...


camda yağmur damlaları gibi terledi avuçlarımda harfler,
yanık bir kağıdın hışırtısıydı sanki,
teninde dolanan sinsi rüzgar...
bir buket rüzgar gülü ile gelsede dalına yaprağına...
düşemedi karadul gözlerinin gölgeden ağına...
camda yağmur damlaları gibi terledi avuçlarımda harfler,
sonra kağıda yağdı usul usul tüm düşler...
buğulandı kağıtta damla damla kelimelerden suretler...
kendini kurt zanneden tüm o saf temiz kuzu niyetler...
düşüyordu tane tane dudaklarının şırıltısından eziyetler...
gökler fotoğraf çekiyordu üzerimizde sanki,
şimşekler çakıyordu durmadan...
patlıyor gibi ard arda flaşlar,
aydınlanıyordu ayın karanlık yüzü birkaç saniye ile
yüzümüzde sanki...
yağmur düşüyordu ağzımızdan düşenler ile yerlere...
basmayalım üzerine korkusuyla adım atamıyorduk önümüze...
ıslanıyordu akşam gözlerimizde git gide...
biz birbirimizde üşüyorduk...
ve camda yağmur damlaları gibi terledi avuçlarımda harfler,
yandı çam sakızı kokusuyla avuçlarımızda,
çıtır çıtır tutuşan hayaliyle titreyen masum eller...

Hiç yorum yok: