21 Eylül 2008 Pazar

agaçlar ve insanlar...


yagmurlu serin bir eylül akşamı franz kafka ile oturduk bir otobüs duragının sessizliginde...iftar sessizligine ve yalnızlıgına bürünmüştü tüm sokaklar tüm caddeler tüm şehir...terkedilmişti şehir ,terkedilmişti otobüs duragı ve terkedilmişti akşam...fazla konuşmayı sevmeyen bir adamdı belli oluyordu kolayca suskunlugundan ...yaşlanmıştı bakışları yorgundu gözleri...suskunluguna izin vermek istedim nedense ; sessizligin koynuna uzanıp öylece kalmasına izin verdim.dokunmadım karıncanın yuvasına yani...

sonra dediki : çünkü bizler karda agaç gövdeleri gibiyiz.görünürde hemen toprak üzerinde bulunur gövdeler ve ufak bir yüklenişte onları yerlerinden söküp atmamak için ortada bir neden yok sanılır.ama hayır ! olacak şey degildir bu ; çünkü gövdeler yere sımsıkı yapışmıştır .ama bu da yalnız görünürde böyledir.

anlamamıştım...bu adam bir botanikçi mi yoksa bir sosyolog muydu anlamamıştım...gerçekten sımsıkı baglımıydık yere ...topraga...inancımıza...saygımıza...onurumuza...gururumuza...gerçeklerimize...yalanlarımıza...sevdigimize...


sadece düşündüm...hiç sesimi çıkarmadım...ses etmedim...bembeyaz bir örtüydü sanki cadde ve bu sessizlik...üzerindeki siyah bir leke olmak istemedim ...suskun kaldım...sadece sessiz kaldım kalabildim...

ve otobüs geldi işte...geldigi halde binmeden bekledigim onlarca otobüsten sonra açılan kapıya yönelip merdivene adım attım...

en arkaya oturdum ...otobüslerde herzaman en arkaya otururum arkamda hiçbirşey bırakmak istemedigimden...ve durak benden uzaklaştı , ben duraktan ...

Hiç yorum yok: