gözgözü görmeyen bir karanlıgın altına uzansam çırılçıplak
elinde bir ressamın fırçası ve boyaların olsa
beyaz bir sayfa parşömen gibi uzansam önünde
teslim etsem tenimi ve kendimi sana
boyasan beni kör karanlıgında diledigin gibi
fırçanla okşayarak gezinsen tenimde usul usul
boyasan beni özgür ruhuna gem vurmadan
eyerlemeden biner gibi atına dört nala
koştururcasına ruhunu
boyasan tenimde ruhumu
boyasan beni...
özgür ruhunu salar gibi uçsuz bucaksız bir yayla boyu
boyasan beni yanıbaşımda diz çöküp
sokulsan ruhuma
boyasan beni
sonra gaz yagı bitmeye yakın bir gaz lambasının
varla yok arasındaki keçesini yakıp tutuştursan
kırmak için simsiyah karanlıgını gecenin
incecik loşmu loş bir ışık belirse ahşap duvarlı odada
izlesen beni
sanatına hayran hayran bakan tablosuna aşık bir ressam gibi...
gözlerinin ışıltısından izlesem görsem bende resmini
gözlerinden kendimi...
radyoda gramafon tadında lezzetinde eski bir parça
ısıtsa üşüyen resmini...
sonra ellerimden tutup kaldırsan beni
ve yüreginde en sevdigin köşeye bir çiviyle
çivilesen beni...
sıcacık duvarında kalbinin
ve rüyalarında sergilesen beni...
''satılık'' olmasam...
beni hep kendine saklasan...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder