dökülüyoruz bir kum saatinin üstteki camından alttakine dogru
kayıp gidiyor altımızdan kumlar ,dökülüyor zaman
usul usul akıyor gözlerimizden hayat
dökülüyor herşey ellerimizden
tüm yapmak istediklerimiz,tüm hayallerimiz,tüm umutlar...
dökülüp gidiyor zamanı gelmeden herşey
vakti gelmeden sararıyor agaçlarda yapraklar
zamansız sararıyor tüm yollar kaldırımlar
düşüyor tüm süzülen yapraklar erkenden
dalında hayal
havada süzülürken umut
düşüp yere degerken umudun tükenişi ...
dökülüyoruz bir kum saatinin üstteki camından digerine dogru
kayıyor ayaklarımızın altından tüm adımlar işte
bir girdapa düşüyor nefesler
kesikleşiyor önce
sonra tutuluyor bir süre korkuyla
sonra derinleşiyor herşey
derin bir nefesle çıglık atıyor aç ve susuz kalan cigerlerin kalbinin yanında daha sonra
dökülüyoruz bir kum saatinin üstteki camından digerine dogru
ufalanıyor kuruyan bir yaprak gibi avuçlarında aşk...
kuruyor yaprak
kuruyor gözler
kuruyor yagmurun altında yürüyüşler
kuruyor ıslanan kaldırımlar...
aşınan ayakkabında ıslak bir koku oluyor bir an sevmek...
kuruyor çaylar...dereler...ırmaklar bile...
dökülüyoruz bir kum saatinin üstteki camından digerine dogru
aldıgın her nefes zamanın ta kendisi oldugunda
kirpiklerinin her kırpılışı saniyelerin diye dökülüyor gözlerinden...
dökülüyoruz bir kum saatinin üstteki camından altındakine dogru
uçurumundan istemeden düşen çaglayanlar gibi
uçan sular misali dökülüyoruz sonsuza...
dökülüyoruz solan düşler gibi bakışlardan
ayrılıklarda avuçlardan düşen eller gibi...
dökülüyoruz bir kum saatinin üstteki camından bir digerine dogru
açılan , görmedigi agına dogru özgürce yüzen küçük balıklar gibi...
dökülüyoruz kopan bir kolyeden yere düşen boncuklar taşlar gibi
dökülüyoruz kırılan bir kavanozdan düşen misketler gibi
dökülüyoruz bir aşktan düşen yavru bir düş gibi
yuvadan düşen yavru bir kırlangıç gibi
uçmayı unutan korkmuş bir umut gibi...
dökülüyoruz bir kum saatinin üstteki camından altındakine dogru
gözlerden kalbe
kalbinden avuçlarına düşer gibi ...
işte bu yüzden avuçlarım hep sıcacıktır benim
yangın yeri belki...
bu ateşi avuçlarımda durmadan harmanladıgım için...
bir kum saatinin...
üstünden...
altına...
düşer gibi...
dökülüyoruz beyaz kagıtlara ...
kaleminden düşen kurşunlar gibi...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder