23 Eylül 2024 Pazartesi

al fresco

 
Şiirler uçtu tohumlar gibi rüzgarına karışıp eylülün.
Yağmurlar düştü sessizliğimizin üzerine.
Solgun zayıf güneşler öksürdü yüzümüze kasımda.
Üşüdü yapraklarımız.
Titredi denizin yüzü.
Açık kalp ameliyatının izi vardı Ay'ın göğsünde.
Kaşınıyordu yaramızın kabuğu,
İyileşiyor sandık korktuk sanırım ikimiz de,
Tek kelam etmeden kazıdık tereddütsüz o iyileşmeye çabalayan kabuğu.
Taze yaraların akşamları kanıyordu parmak uçlarımızda şimdi.
Parmak uçlarımız kan kokuyordu.
Şiirler uçtu tohumlar gibi rüzgarına karışıp eylülün.
Mevsimler süzüldü cam penceresinden toprağın.
Zaman döküldü sararıp takvim dallarından.
Çiçek açtı gecenin karanlık çayırları.
Mektuplarımız filizlendi toprağa düşüp,
Ağaç oldu şiirlerimiz.
Can suyunu gök verdi ağacımıza.
Şiirler uçtu tohumlar gibi rüzgarına karışıp eylülün.
Savruldu ocak,
Parça parça düştü şubat önümüze.
Kar boyadı sokakları yüzünde.
Kan boyandı ruhlar gönlün sırtından hançerlenip.
Şiirler uçtu tohumlar gibi rüzgarına karışıp eylülün.
Söz vermiştik oysa ki birbirimize.
Sözler,mektuplar ve şiirler,
Bir kuyu kazdık o gün,kabirden farksız,yusufunkinden hallice...
Boğazını kesip kanını boşalttık canımızın sanki.
Sevdanın kuzusunu kurban verdik,
Hiç savaşmadan üstelik.
Bir kurşun sesi bile duymadan uzaklardan da olsa.
Kırıldım.
Kokusu bir tarafa düştü sevda kuzusunun,
Kırgın yeşil hayalleri bir tarafa.
Şiirler uçtu tohumlar gibi rüzgarına karışıp eylülün.
Bilmiyorum.
Hiç bilmiyorum.
Hiçim...
Ben en çok ocakta üşüdüm nedensiz.
Duvardaki takvimde taze yaralar ve bayat avutmalar mevsimi zaman.

18.46 can yakan kıymık düşler ve halihazırda yanan köz bir ocak...

Hiç yorum yok: