Melakut alemine çağrımdın;
Bilmezdin.
Yalnızlık,nefesimin kınında sakladığım o ışıldayan kılıcımdı,
Yine de kimseyi kesmezdim.
Rızası alınmadan boynuna bıçak dayanan kuzular kadar sessizdi kağıda dalımdan düşen şiirlerim.
Melakut alemine çağrımdın;
Bilmezdin.
Seni izlerdim tanrının gökteki penceresinden,
Sen yürürdün gözlerimden habersiz,
Ben adımlarının kokusunu çekerdim içime yağmurlu günlerinde semtin,
Açardım penceresinden uzanıp tanrının göğsünü,
Basit bir ahir ömrü ayaklarının uğrunda yere sermek için izin isterdim,
o kadim uçsuz bucaksız güneş nefesli alevi buzdan yürekten,
Ve sen ıslanırdın göklerden habersiz.
Melakut alemine çağrımdın;
Bilmezdin.
Sadece döner giderdin;
Ben ardından masallar yazardım kainata ömrümden günler katlayıp...
Pekmez gibi kaynar kanım kazanında kalbimin,
Düş tutuşur,çatırdar kaburgam,
Ve seni doğururum en güzel kokulu kemiğimden yıldız tozlarından seni çekip yontup,
Ruhunu üflerim nefesimin sıcak yelinden ılıtıp senin üşümüş ellerini...
Melakut alemine çağrımdın;
Bilmezdin.
Çeker giderdin kainatın merdiveninden aşar aşmaz kırık kum saatlerinden bile bile dökdüğümüz zamanı.
Geçişini izleyip bileğinin içinden aksın istediğimiz o her daim bize düşman zaman,
Dursun isterdim ne zaman gözüm gözlerine saplansa kalsa kaçmaya çabalar iken üstelik daima.
Melakut alemine çağrımdın;
Bilmezdin.
Bilmenin aşığı olarak erimiş dövülmüş bir ham iken,
Bilinmeyenin kabriydim gözlerinde tüm özlediklerinin;
Bilirdim,
Tüm bilmelere lanet okurdum,
Ama,
bilirdim...
Melakut alemine çağrımdın;
Bilmezdin.
Dönüp giderdin,ölür gibi.
Ölüp giderdim, sana döner gibi...
Melakut alemine çağrımdın;
Bilmezdin...
23.21 kalbime saplı bıçağı çeken yumuşacık elin,
Parmak ucundan esen yelde dudağıma mühürlediğin cehaletimi susuz bırakıyordu gözlerindeki aysız gecen...