20 Aralık 2025 Cumartesi

kirli kadim taşlar çöplüğü

 
Ekmeğimden ufalıyorum sana günlerimi gecelerimi,
Kırıntıları topluyorum dudaklarının kenarından,
Birkaç kuş daha sebeplensin gün'den diye.
Adı "kıtlık" seni göremediğim günlerin nezdimde.
Köfte makarna bir çocukluk belki masada seninkisi,
Benimki yer sofrası,meşe odunu ocak çorbası,sac ekmeği sevgilim...
Keçi yolu keskin kayalar tuzdan ve kekik kokusu sokaklarım var sevgilim.
Çayırda çoban ruhum,ve kulağımda bir piyanonun notaları uçuşuyor.
Ekmeğimden ufalıyorum sana günlerimi gecelerimi,
Kırıntıları topluyorum dudaklarının kenarından,
Birkaç karınca daha sebeplensin gün'den diye.
Adı ıstırap; elime,uzun bir yol ardından gelip düşercesine konmayan ellerinsiz sevgilim.
Sobada mandalin kabuğu kokusu,petekte siyah çoraplar bir çocukluk belki sıcak odada seninkisi,
Dibi kül çölü bir ocakta dibine sokulduğum yüzümü okşayan alevin parmakları benimki.
Ekmeğimden ufalıyorum sana günlerimi gecelerimi,
Kırıntıları topluyorum dudaklarının kenarından,
Birkaç balık daha sebeplensin gün'den diye.
Adı sevda dilimin çekmecesine sımsıkı gizleyip sakladığım tüm sözlerinin...


13.38 mucize.şans.nasip.sihir.sevmek.minare.
yıkılmak.harabe.kirli kadim taşlar çöplüğü.
muskalı yalanlar.sözler.yeminler.unutulmuş her tanesi kopan tesbihin.hep aynı gece gündüz kovalamacası.hep aynı sevmek yürekte ruhta.

Pembe tüylü bir sevda güvesi

 
Hapislerde çürüyen kelimeleri var sevme'nin altın yaldızlı kağıtlarında gemilerin.
Ve hüsnü kuruntuları güzel pır pır eden kalplerin,
Pembe tüylü bir sevda güvesi dilin,
Üryan bıraktı beni lokma lokma yiyip ruhum üzerinden hırkamı.
Al işte çıplağım ve seninim...
Koy beni neresine istersen o kışlık mis kokan çekmecenin.
Üşümüş pencerenin yüzü örtülü perdelerin ardında.
Üç çocuk top oynuyorlar sokakta,
Ve adaletsiz hiçbir şey yok aralarında ve tek sayılarda...
Boğaz akıyor durmadan gencecik ve çıtır çıtır mavisine gururla,
Balıkçı amcalar kimbilir hangi güzel hatırayı çekiyor tuzlu sularından gezegenin.
Hapislerde çürüyen kelimeleri var sevme'nin altın yaldızlı kağıtlarında gemilerin.
Ve hüsnü kuruntuları güzel pır pır eden kalplerin,
Pembe tüylü bir sevda güvesi dilin,
Göğsümde kalbimin sesi üzerine kozalan ey pembe kanatlı melek,
Seni seviyorum...
Aniden,beklenmedik.
Durma sarılalım sevgilim.
Hiç ayrılmayalım.


11.41 bir sadaka taşı yüreğim; ve sen en güzel şiirini koymuşsun sıcak fırınından sanki ekmeklerin.O akşam tüm garibanları doymuş bu kocaman şehrin...

19 Aralık 2025 Cuma

elindeki plastik tavşan

 
Kaçak bindiğimiz bir tren yolculuğu elindeki plastik tavşan sevgilim,
Kaçmak için kullanıyoruz her seferinde,
Aslımızdan,kendimizden,bilmeden belki.
Yarınları bilsek,bir saniye bile ayırmazdık ellerimizi...
O kadar tatlı ki seninle bu kaçak yol,
Adı aşk bir sonraki durağın,eminiz biliyoruz,
İçimiz sıcacık,içimiz su kenarında taze kokusu ile bir defne yaprağı,
Utanıyoruz gençliğimizden yersiz,
Yalan yanlış öğretmişler bize yaşamayı hissetmeyi sevgilim,
Ne yazık onlara,
Ne yazık; şahlanan özgür eyersiz dudaklarına,üzerinden düşmemek için sımsıkı tutunan yapışan korkmuş dudaklarıma,
Ne yazık,düşünce öleceğimizi sanmamız çocukça oysa.
Kaçak bindiğimiz bir tren yolculuğu elindeki plastik tavşan sevgilim,
Kaçmak için kullanıyoruz her seferinde,
Aslımızdan,kendimizden bilmeden belki.
Beş yaşında bir çocuğum sanki gözlerinin verandasına ne zaman çıksam yüzünde,
Öpsem kızar mı annen,annem,
Dudaklarına diz çöksem kalsam yüzümü toprağına sürüp,
öylece kalakalsam yıllarca.
Cehennemler kabul eder mi acaba bedenimi,
İşte o kadar çocuğum yüzünün önünde,
Beş yaşında bir çocuğum dudaklarına uzanırken,annesinin memesine saatlerdir hasret bir bebek sanki yüreğim,ne zaman seni pencereden görsem...
Kaçak bindiğimiz bir tren yolculuğu elindeki plastik tavşan sevgilim,
Kaçmak için kullanıyoruz her seferinde,
Aslımızdan,kendimizden bilmeden belki.
Ve sen sevgilim,ne zaman ki unuttun bile bile bir masalda terkedip o tavşanı,
Biz varolduk yepyeni bir masaldan damla damla süzülüp yepyeni bir aleme...
Kaçak bindiğimiz bir tren yolculuğu elindeki plastik tavşan sevgilim,
Kaçmak için kullanıyoruz her seferinde,
Aslımızdan,kendimizden bilmeden belki.
Ve o üşümüş ellerin sevgilim,bir gar sabahı soğuğu durmadan seni oturup beklediğim...
İçlerine üflediğim,yanardağlardan senin uğruna derdiğim o sıcak nefeslerimin hepsi sevgilim,
sana özlemlerim...
Ah ah ve ateşler arasında üşüyen şu zavallı yüreğim.

00.32 dünün yelkovanları,yarının akrebi.

18 Aralık 2025 Perşembe

Dudaklarımda kağıt kesikleri

 
İçeride bin örgüsü saçlarının.
El değmesin sana nazar.
Bu ışıklar yalan sevgilim,
Üzgünüm thomas,yalan şehrin bu aydınlığı.
Önümüzü görmek değil tek dert,
Ya kalbimizi sıcağıyla dolduracak o güneş ?
Dudaklarımda kağıt kesikleri,
Kan revan kelimeler yuvarlanıyor dilimden,
Dudakların kanımı kesecek tütün yaprağı sevgilim.


15.34 durdurulamayan kan yağmurları.Ve benim karşımdan çıkıp gelen kırmızı şemsiyeli sevgilim.

17 Aralık 2025 Çarşamba

Ellerim yusuf'u kazağımın

 
Sen,rengarenk bir rüzgargülü yemyeşil ağaçlarda.
Ben,uçan kuşları kıskanan bir deniz kaplumbağası belkide senin denizlerinde.
Ellerinle kazıp ellerimi kuyulardan çıkardığın o an aklımda hala,
Ellerim yusuf'u kazağımın kollarındaki kuyuya itilen düşen...
Aklım bir tren olmuş sanki,
durmadan,o kemik kafesine özgür bir kuş misali kendini vuran çırpınan  küçük kalbinden taşan o heyecanına sarılan ilk nefeslerine gidip geliyorum...
Tuzda yürek,yanıp pişiyorum.


22.47 eski güzel günler çağırıyor bizi uzaklardan...FIN.

İyilerin pençeleri nerede

 
İyilerin pençeleri nerede...?
Kılıç gibi keskin dişleri nerede güzel insanların.
Dudaklarının kınına saklanmış ah o güzel dünler.
Ey Nardugan'ım,ey güzel bayram sabahım,sevgilim.
Dökülmez yeşil yaprağım,nefes alan çuvaldızım,çam kokum, 
sarıldığın gövdemden akan sakız tadım...
İyilerin pençeleri nerede...?
Kılıç gibi keskin dişleri nerede güzel insanların.
Herkesin kendi savaşları var içinde,
Peki ya dışımızdaki koca savaşlar nerede ?
Yalanlar dolanlar silahı olmuş hainlerin,
Bükülmez bilekler, yangın gibi delikanlar unutulmuş,
Geriye suyumuza zehir damlatan soysuzlar kalmış.
Dağlar yıkılmış ölmüş ne olduğunu dahi daha bilmeden...
Devir soysuz savaşlar devri,zaman korkak hainlerin zehri zamanı....
Ah aah tanrım;
İyilerin pençeleri nerede...?
Kılıç gibi keskin dişleri nerede güzel insanların.
O ışıldayan şiiri nerede kahramanların,
Nerede şanlı türküsü o korkakları pişiren kutsal ateşten savaşların.
Sırtlanlar toplanıyor gölgelerde,hain pususunda dünün.
Aslanlar hazır bekliyor,alınacak tüm intikamları hazır heybesinde...
Buyursunlar gelsinler,
Görelim bakalım kimde daha çok feda edilecek ölüm var,
Kaç çıplak ayak var yürüyebilecek bu kor ateşi görelim hanenizde...
Buyursunlar gelsinler...
İyilerin pençeleri nerede...?
Kılıç gibi keskin dişleri nerede güzel insanların.
İşte şimdi bileyleniyor yüreklerde kılıç gibi düşler...
Ben miyim en keskin,
Ben miyim en kör bıçağı bu onsekiz bin alemin...


22.06 bir savaş arefesi,bir bayram günü öncesi.kabrini avcunda taşıyanlar,cebine kabrinin toprağını dolduranlar...üç dua bir nefes,
Ve adı hayat ölmenin...

15 Aralık 2025 Pazartesi

Ilık dudaklarının kabrime çiçek açtığı topraklar

 
Kışın rüzgarı başka uğulduyor kulağımıza sevgilim.
Başka bir şarkı,başka bir türkü bu.
Bize ait değil sanki.
Başka küsüyor yaşamaya şimdi insanlar,
Başka seviyor bugünler yarını mesela.
Dogrular soluyor bir bir gözlerimizin dallarında.
Kışın rüzgarı başka uğulduyor kulağımıza sevgilim.
Başka bir şarkı,başka bir türkü bu.
Bize ait değil sanki.
Başka kırılıyor yürekler şimdi.
Başka sevişiyor elleri gözleri ruhunu unutan et yığınlarının.
Başka yaşıyor insanlar,
Başka ölüyor artık ruhlar bile...
Kışın rüzgarı başka uğulduyor kulağımıza sevgilim.
Başka bir şarkı,başka bir türkü bu.
Bize ait değil sanki.
Neden ey insan,
Neden tanrım,neden...

Ilık dudaklarının kabrime çiçek açtığı topraklar,etimi çürüten benden çalan zaman,ve bir sen hayali kalbime aşıladığım,ve suladığım sulandığım can suyu yüzün.