20 Kasım 2025 Perşembe

fermuarı bozuk hisler

 
Aramız uçurummuş.
Şimdi anladım.
Zıplar yetişirim sandım her boşluğa.
Yetemedim.
Atlasam,düşsem,
Kızıl çam,sarı çam,
Yansak mahşeri doğuran kıyametiyiz mavinin.
Saat geç,
Boş otobüsler evine dönüyor şimdilerinden sıyrılıp gözlerimde.
Aramız uçurummuş.
Şimdi anladım.
Zıplar yetişirim sandım,
Başaramadım.
Çıksam uzayına karanlığın,
Baksam aşağıya bilmem,
Kar mısın yoksa bulut mu ?
Aramız uçurummuş.
Şimdi anladım.
Zıplar yetişirim sandım,
Ağladım.
Kurulu saatler enstitüsü yüreğim,
Her atışına bir hayal bağlı dallarımda...
Her kıyametim bembeyaz cennetimin kurşun kalemden açılı sızılı deliği.
Her mahşer saçlarını koklayabilmemin bahanesi o kalabalıklarda.
Aramız uçurummuş.
Şimdi anladım.
Zıplar yetişirim sandım,
Kıpırdayamadım...


23.16 fermuarı bozuk hisler.kapatamadım.

19 Kasım 2025 Çarşamba

bu etten kemikten dizleri titreyen tanrılar da kim ?

 
Saçı başı dağılmış ağaçlar memleketi.
Beklentiler,hayaller ve hatalar.
Betonu kurumamış adımları yavru bir kedinin.
Esiyor yüzümüze taze çam yapraklarının kokusu.
Topallayan düşlerin belindeki kutsal sızı.
Kırık kollu bir maymunun omzuna düşmüş kanadı kırık bir bülbül.
Kim ölse sevda,kim ölse kahramanı olacak bu ömrün bilmem.
Öp beni kapansın gözlerim,
Öp beni bitsin bu sonu gelmez kıyamet,
Öp beni yeniden doğalım sevgilim...
Saçı başı dağılmış ağaçlar memleketi.
Beklentiler,hayaller ve hatalar.
Betonu kurumamış adımları yavru bir kedinin.
Vuruyor yüzümüze ölüm döşeğindeki bir alevin yorgun huzurlu ışığı.
Uçuk dudağından kaderime kazınan efsunlu o sıcacık lanet.
Ruhuma tecavüz eden aç susuz kararan gözlerin.
Anlamsız suratlar akıp geçiyor gözlerimin önünde hergün yaşamanın ırmağından.
Saçı başı dağılmış ağaçlar memleketi.
Beklentiler,hayaller ve hatalar.
Betonu kurumamış adımları yavru bir kedinin.
Ey çividen şaştığım parmağıma vurduğum çekiç,
Ey demir parmaklıklarını bile yakıp eriten içimdeki cehennem.
Söyle bana,
senin dudaklarında,benim göğsümde,
bu etten kemikten karşımda dizleri titreyen tanrılar da kim ?


19.19 fin.

17 Kasım 2025 Pazartesi

Kanı kurumuş ölüler şafağı

Yerde küçük kırmızı bir yaprak,
düşmüş can çekişiyor.
Bir salyangoz eğmiş başını su içiyor yağmurundan...
Yaşamak savaşı yağıyor sormadan yine üzerimize.
Sırılsıklam bakışıyoruz üşümeleri de unutup seninle...
Aşk'ın dalından düştüm.
Sevda yaprağından soldum kurudum.
Tüyü bitmiş kanadı eksik yüreğim,
Ilık sızısından damladım göğüne yuvamın.
Tüyümü kanıma boyayıp yaktım,
Cennetinden atlayıp düştüm tanrının,
Kovuldu dediler ardımdan...
Sonsuz döngüler treni.
Ilık akşamlar öğleni.
Kanı kurumuş ölüler şafağı...
Yerde küçük kırmızı bir yaprak,
Ve bir salyangoz su içiyor yağmurdan...
Aşk'ın dalından düştüm.
Sevda yaprağından soldum kurudum.
Karıştım kadim toprağa ufalanıp azalıp.
Ağaca aş oldum,çimene meneviş...
Kediler nöbet tutuyor yanıbaşımda aslanlar gibi,
Ve atlar koşuyor rüzgarla ıslak yüzümde dörtnala.
Ve ben kapadım gözlerimi,seni düşünüyorum sadece...

18.51 yüzüme söven rüzgara inat yürüdüm ışıldayan bıçağa...

15 Kasım 2025 Cumartesi

Ve cennetinden düşüyor bu güzel akşamüstü

 
Kırık zırhımın zehre açık penceresinden bakıp yazıyorum şiirini kağıdımdan sana...
Belki kaybetmişim bu savaşı çoktan,inan bilmiyorum.
Belki kazanmışım tüm kaybetmelerden derip bir seni.
Kırık zırhımın zehre açık penceresinden bakıp yazıyorum şiirini kağıdımdan sana...
Yaşamak savaşı umrumda değil gayrı,
Bıraktım elimden kılıcımı,yayımı.
Ardımda bıraktım tüm zaferlerimi artık.
Vazgeçtim kanatlarımdan,tüm uçmalarımı kırdım sırtımdan...
Kırık zırhımın zehre açık penceresinden bakıp yazıyorum şiirini kağıdımdan sana...
Çalınmış elmalar aşkına,
Öp beni,
Ve bitsin tüm bu karalanmış kağıt ömrüm eline değmiş kaleminin ucunda,
Sakladığın delik versin sıratımı haydi ve cennetine kavuşsun mahzun öksüz etini soyunmuş ruh-u canım...
Kırık zırhımın zehre açık penceresinden bakıp yazıyorum şiirini kağıdımdan sana...
Al canımı kadife kesemden,saysan tek üryan etimden görünen can-ı suretim.
Kırık zırhımın zehre açık penceresinden bakıp yazıyorum şiirini kağıdımdan sana...
Ve,
Ve ve ve,
Bil istiyorum sade,
Bil ki,
Bi Seni seviyorum...


23.08 sekizi yirmiüç geçiyor gözlerin...
gece vuruyor ayaklarımın ardını ilk defa giyilen bir pabucun hainliğini çalıp dalından.
Çalınmış elmalar aşkına,
Ve cennetinden düşüyor bu güzel akşamüstü,bırakıp elindeki tüm altını yakutu,öpüp kıpkırmızı dalından çalıp o ılık güzel dudaklarını...

boynundan akan taze suya dayıyorum dudaklarımı

 
Birkaç bayat büsküvi,
Bir tas tozlu su aşım,
boynundan akan taze suya dayıyorum dudaklarımı.
Boğuluyorum içerken seni bırakıp içine kendimi.
Düşlerimi kaçırıyorum saklayıp güneşin şeytanlarından...
Ateşin suyunu kaldırıp içiyorum senin cehennemlerinden sevgilim,
Kalmasın sana bir kıvılcım dahi diye bile...

Birkaç bayat büsküvi,
Bir tas tozlu su aşım,
boynundan akan taze suya dayıyorum dudaklarımı.
Kayalarına dayıyorum yüzümü koklayıp su misali tenini.
Taşlarını ısırıyorum tane tane ararken ruhundan uğruma yaktığın tuzunu,
Göklerden alacaklı kuruyan dudaklarım,
Yağmurlarda sevişip,
Güneşlerini bekliyorum her karanlığının...


Birkaç bayat büsküvi,
Bir tas tozlu su aşım,
boynundan akan taze suya dayıyorum dudaklarımı.
İçiyorum denizlerinden toplayıp yudum yudum seni,kapatıp yumup gözümü,
Okyanuslarına uyuyorum huzurla terkedip yorgun ölümlerimden kendimi...


22.46 delilerin günlüğünde noktasız virgülsüz sevişmeler alır canımızı sevgilim...

* noktasız virgülsüz yetim sevişmeler.

her sevişme kendini gömüyor kazıp göğsümün çürüyen etinden söküp ruhumdan ruhunun çukurunu

 
Sinende saklı kabrim.
Sen mahzun,ben mahzun.
Arıyor musun beni heryerde,her zamanda söyle.
Arıyorum seni her nefes,her adımda bir başka.
Sinende saklı kabrim.
Sen mahzun,ben mahzun.
Zamanın yolcusu beynim,gözlerim.
Çapası takıldı seni gördüğüm ilk gününde ömrün gemisinin,
Uzayın denizi karanlık sevgilim.
Kokun esiyor yüzüme yüzüme,
Tüm halüsinasyonlarım yüzün,kokun üstüne...
Sinende saklı kabrim.
Sen mahzun,ben mahzun.
Tüm kahramanlıkları rendeliyorum sessizliğimin içine.
Yangınlar kırıyorum içimdeki ateşin susuzluğuna.
Zemini kaygan hayaller dünümde,
Çamurlu bugünler üzerine demliyorum bahar çiçeklerimden çayımı sevgilim.
Sinende saklı kabrim.
Sen mahzun,ben mahzun.
Uzat elini çıplak kanım kalbim üstüne,
Uzat dudağını bana sürüp ruhunun üzüm salkımından kırıp içine sevdanı açmış gözlerinden akan tatlı özünü...
Sinende saklı kabrim.
Sen mahzun,ben mahzun.
Seviş uzanıp canını bırakmış soğuk kollarıma sarıp kendini,
Dudağımın üşümüş can-ı terk moruna vur erittiğin sıcak kan rengi dudaklarından o eşsiz son mührünü...
Esirinim,
Dudaklarının kıyısına esen nefeslerinde rüzgar rüzgar çivilenmişim avuçlarımdan üryan göğsüne,
Gerilmişim çarmıhına.
İman tahtana uzanmışım çırılçıplak musallam diye...


22.21 her sonu terk ediyor zaferlerim artık.her sevişme kendini gömüyor kazıp göğsümün çürüyen etinden söküp ruhumdan ruhunun çukurunu...

10 Kasım 2025 Pazartesi

soba üzeri cehennemlerde kuruyan mandalina kabukları

 
Bir mandalina soydun geldin bana sen sevgilim,
Şehrin heryeri mis gibi kor bir güneşi koktu,
Parmak uçlarında turuncu bir akşam güneşi battı,
Yanağıma düştün gezindin sonra usuldan...
Çayıma damladın,
Tatlandım,
Rengi açıldı oraletimin...
Bir mandalina soydun geldin bana sen sevgilim,
Şehrin heryeri mis gibi kor bir sevdayı koktu,
Yüzünde güneş hırsızı bir ay ışıldadı,
Ateşin böcekleri çaktı ışığını sonra bir bir,
Işıl ışıl bir gece kovaladı tüm şeytanları...
Yüreğimizi soldu mu sandın,
Yüzümüzdeki gülüşü kurudu mu sandın...
Bir mandalina soydun geldin bana sen sevgilim,
Şehrin heryeri mis gibi kor bir özlemi koktu,
Gözlerin ıslandı belki,
Belki hep ıslaktı,
Unuttun sandım,
İnan,
Anlamadım...


20.06 soba üzeri cehennemlerde kuruyan mandalina kabukları;ve kokusu cennet bir odada tüten gölgelerin duvardaki o bitmez dansı...