Akılların ermediği bir yerden gülümsüyorum sana,
"Nasıl olabilir ki bu" bir yer gözlerinde buralar.
Aslanın oğlu bir bal porsuğuyum her nasılsa bilmiyorum,
Döltutmaz bir tutkunun tomurcuğuyum imkansızın açmaz denen ama açan dalında...
Umrumda değil ne ateş ne yanıbaşımda savaş,
İçimde hem bir savaş hem ateşte lokum ısıtan korkusuz bir keyif yaslanıyor kellesi vurulmuş ruhuma.
İkisi de benim,
Hem dünyayım hem ay,
Sanki.
Akılların ermediği bir yerden gülümsüyorum sana,
"Nasıl olabilir ki bu" bir yer gözlerinde buralar.
Ruhumun gassalıyım,
Yıkıyorum tüm hırslarımı,kazandıklarımı soğuk tenimden.
Çıkmıyor üşüyen geçmiş üzerimden.
Selamı okuyor bir bulut gökten.
Ruhum büyümüş,
terkediyor büyüdüğü evi,
Kendimi gömüyorum...
Akılların ermediği bir yerden gülümsüyorum sana,
"Nasıl olabilir ki bu" bir yer gözlerinde buralar.
Arafın düşü mü olur,
Ya cennetin soğuk üşüten demirden prangası ?
Özledim değersizliğimizi,
Etiketsizliğimizi...
Değersiz zamanları kum saatinin dökülen kumlarından.
Özledim.
Akılların ermediği bir yerden gülümsüyorum sana,
"Nasıl olabilir ki bu" bir yer gözlerinde buralar.
Öleli çok oldu,
Kabrimi suluyorum...
12.41 saat,gelme ihtimalinin olduğu saatleri penceresinde bir semtin,kadim sokakların...