17 Ekim 2024 Perşembe

Hahamıyım cenneti olmayan bir düşün

 

Nobody wants this'i izledim.Bitirdim.Tadı,aroması güzeldi,hoşuma gitti.Bana iyi geldi.İzlemeni isterim.


10.02 hahamıyım cenneti olmayan bir düşün.kimseyi hapsetmez cebimdeki cümleler.ve unutma bir sürgün kadar acıtmaz hiç bir hançer kalbini...

16 Ekim 2024 Çarşamba

Bir damla düş istiyorum içimin sıcacık ırmağına

 
Dünyanın en güçlü zehrisin kanım için.
Bir damlan dahi yakar kül eder nefeslerimi içimde.
Yaşayamam daha,
beceremediğimiz şu yaşamak uğraşı biliyorum da aklımda ama.
Gitarlar sevişiyor kulaklarımda bağlamamı düşünüp kırık yalnız o duvarda.
Dünyanın en güçlü zehrisin kanım için.
Bir damlan dahi yakar kül eder nefeslerimi içimde.
Yine de,
Bir damla düş istiyorum içimin sıcacık ırmağına,
Karış kanımdan ruhuma,
Ruhumdan zihnimin en serin mahzenine dek.
Bir fırtına kopsun içimdeki düşlerin küçük göletinde dünyayı korkutan büyüklüğünde tüm karanlıkların...
Korkudan ölüp ölüp dirileyim zehri aşkın ile,
Dudağından yüzüme esen her ılık nefesin yumruk olsun patlasın ruhumda,
Ben düşüp düşüp,seni kazanmak için yine yine tutunup dirileyim yaşamak ringinin güven olmaz iplerine.
Çal beni yaşamak denen cehenneminden bu yalnızlık hapishanesinin.
Dünyanın en güçlü zehrisin kanım için.
Bir damlan dahi yakar kül eder nefeslerimi içimde.
Yine de,
Bir damla düş istiyorum içimin sıcacık ırmağına,
Karış kanımdan ruhuma.
Ne olursa olsun,
Ne olur.
Dünyanın en güçlü zehrisin kanım için.
Bir damlan dahi yakar kül eder nefeslerimi içimde.
Hissediyorum.
Güzeller güzeli ışıldıyor o bir damla lezzetli zehrin gözlerinden sağılan,
Zehrine şifa,
Panzehirim dudaklarının o dut yaprağı kokusu...


09.43 bir bardak çay.tozlu bir sehpa.bir kurşun kalem.ve bir dut yaprağı elimde kalan sadece.

Geceye küsen aşıkları var bu kentin

 
Güneşi doğurmak isteyen günebakanları,
Geceye küsen aşıkları var bu kentin...
Çocuk parkı şairin kağıtları.
Ninniden bir masal tüm anlattıkları.
Büyüdü tüm çocukları bir gecede içimin.
Ve burnu kanadı uykusunda ağustosun.


03.18 deliler ne çirkin sakız çiğniyor...

tam otomatik korkak,katil dialoglar

 
- yaralarımız geçti mi sence ?
- kaşınıyor her gün benimki çok çok uzun süredir.Dayanamıyorum kaşıyorum ben de kanatıncaya kadar kendimi,bizi...
- parmak uçlarında beni çağıran bir ses var sanki,tırnağında kandan bir cümle kazılı gibi.Okumak için emiyorum tenini.Dilimde erimiş lavdan sıcak kırmızı demirin tadı.dudaklarım kanınla süslü kapısı içimdeki evin.
- yaralarımız geçecek mi sence ?
- izin verirsek,belki...
- seni okumamı ister miydin peki ?
- beni iç sevgilim,dolaşayım kanında deryasını okyanusunun...


03.07 tam otomatik korkak,katil dialoglar...

15 Ekim 2024 Salı

Kum saati kalmadı,kan saati zamanı sevgilim

 
Kum saati kalmadı,kan saati zamanı sevgilim.
Tenimizden kesip yırtıp,
damla damla kanayıp düşüp geçiyor zaman...
Kanın düştükçe toprağa tik tak,
Daha da üşüyor gitgide insan...
Kum saati kalmadı,kan saati zamanı sevgilim.
Zaman geçiyor mu,biz değişiyor muyuz bilmiyorum hiç inan,
Ama düşüyoruz o kesin sevgilim.
Ve düştüğümüz yüksekler kadar kanıyor geçen zaman ellerimizde...
Bir kaç kırıntı zihnimde ve koltuğun kenarında.
Bir dilim bayat ekmek ve bikaç yudum su elimizde kalan.
Bu bedbah zamanında yaşamak dediğimiz şu koca yalanın,
Ne yaparsan yap zaten doyamıyorsun...
Kum saati kalmadı,kan saati zamanı sevgilim.
Akıyor hayallerimiz bir bir pencereden, yağmurlar gibi tutunmaya uğraşıp kanayan pençeleri ile...
Yine de düşüyor tüm vakitler bizden süzülüp.
Isaac'in elması var,
Bizim yıkılan evlerimiz hayallerimizde,
Öğrenebilmek için uçamadığımızı...
Kaçamıyoruz yani hiç kimsemizden...
Kum saati kalmadı,kan saati zamanı sevgilim.
Kanıyor yazdıklarım,çizdiklerim.
Kanıyor kağıtlarım.
Ne kadar çabalasam da hala,başaramıyorum inan,
Kanıyorum hala sana...


15.09 yalan ne,doğru ne biliyorum.hem de çok çok iyi.beni ilgilendiren seçtiğimiz tavır ve duruş,bize ait o son günümüzde...

14 Ekim 2024 Pazartesi

Üç tel

 
Kopmuş bir tel daha,kalmış üç tel sadece gövdede.
İpler kesik,düşmüş tüm düşler zirvede.
Kar boran dağlar atlası şimdi yüzün.
Ben sevdalı bir dağcı yüzüne.
Kalbin everest'im,
Ve donmuş elim ayağım,
Tarifsiz ağrılar bıçaklıyordu avuçlarımı,
Şimdi o ağrılar da bir bir gidiyor mahşere...
Kopmuş bir tel daha,kalmış üç tel sadece gövdede.
Kalbim bağlamam.
Türküler yazıyor elim,dilim.
Hepsini silip atıyor içim ve her şeyi yeniden yazıyor,
Güneşi tan rengi kanayıp doğuran sabahlar boş yere.
Kopmuş bir tel daha,kalmış üç tel sadece gövdede.
Çocukluğum bana sövüyor,
Irmak kenarında genç kızlar çarşaf dövüyor.
Sırt üstü düşmüşüm yatağa,
Göğüm demişim ahşap tavana,
Yüzüme yüzüme yağmur diye kan yağıyor.
Kopmuş bir tel daha,kalmış üç tel sadece gövdede.
Yine de susmuyor,durmuyor deli kalbim,
Dilimde boğazdan akan demirden bir kan tadı,
Yine de hep seni söylüyor...


12.04 geçiyor zaman sevgilim.azalıyor o sonsuz sandığımız çöl,o hep bahsi geçen kum saatim.işin adı hasret.dökülen kerpiç yüzümde mavi bir dünya dönüyor,ben ise mimar sinanıyım sana ördüğüm duvarların...

10 Ekim 2024 Perşembe

Adı konmamış cehennemsizliğimizin

 
Çay kalmamış,gitmiş.
Haberim yok,hazin tarafı da bu.
Masada dünden kalma yarısı su eski bir bardak.
Kuşların sesi,
Çiçeklerin gölgesi karakalem duvarda,
Musluğun operası inceden kulağımın kapısını çalar.
Şairin ormanı hazır yani yaşamak için,her şey tamam.
Çay kalmamış,gitmiş.
Terketmiş bizi,söz verdiği her şeyi silip belli ki.
Haberim yok,hazin tarafı da bu.
Tenhalarda gölgeler,
Ve eski radyoda şarkılar...
Bayat ekmek,zeytin kokusu ve o mis kokan çocukluğumdan sabahlar.
Düşlere meydan okuyan bir sobamız eksik inan,
Antika şiirler dükkanı bir kitap yatağın yanında.
Rüyalar,köyünü terketmiş.
Bomboş her yer,
Bomboş çocukluğum...
Çay kalmamış,gitmiş.
Terketmiş bizi,söz verdiği her şeyi silip belli ki.
Haberim yok,hazin tarafı da bu.
Bir mevsimler bırakıp gitmiyor bizi,
Ara ara uğrayıp soruyor halimizi hala bahar.
Adı yaz cennetimizin,
Adı konmamış cehennemsizliğimizin.
Kışın güneşi var,benim şiirlerim.
Peki senin mektupların nerede sevgilim ?
Çay kalmamış,gitmiş.
Terketmiş bizi,söz verdiği her şeyi silip belli ki.
Haberim yok,hazin tarafı da bu.
Bizde kim kalmış,
Bizden kim gitmiş bilmiyorum.
Delisiyim sevda kütüphanesinin.
Zamanın şekli umrumda değil albert inan,
Eğilmesi yada bükülmesini boşver,
Bana,geçmiş aynı tazeliği ile koklanabilir mi onu söyle.


09.12 bir sevda kütüphanesi.bir deli kitap memuru,kitabın kurdu.