22 Ağustos 2025 Cuma

Minuet

 
Yılanlar kaçıyor sevgilim.
Çayı çalıyorlar topraktan,
Ve toprağı merhumlardan.
Kırıyorlar notaları piyanolardan,
Ve ağaçlar yanıyor duyamadığımız çığlıklarca sevgilim,
Düşler kararıyor,
Tüm şifalar kaynayıp uçuyor yeşil çayırların kazanlarından.
Yağmurlar göç ediyor leylekler gibi buralardan.
Kurtlar kaçıyor sevgilim masallardan.
Kuşları çalıyorlar dallarından,
Ve güzelim düşleri o kan dolu dudaklardan...
Söküyorlar en güzel yaşlarını o güzel meleklerin gözlerinden...
Ve ruhlar ağlıyor duyamadığımız çığlıklarca sevgilim,
Kanıyor kırmızı gülleri o en kahraman kabirlerin dahi şimdi mezarlarda...


16.01 kalbi genç katil intikamlar avlıyor Canan'ın gözlerinden tüm o merhametsiz hainleri...
zaman akıyor kumlardan,
Ve zamanı geliyor yeminlerle ezelden mühürlü tüm intikamların...

ve bir fil elmamı yedi dalımdan

 
Beynin,aşkın gerçek bahçesi sevgilim,
Kalp onun herşeyi yazdığı göğsündeki yatağının altında saklı gizli defteri...
Düşün,
Çünkü bu herşeye yeterdi.
Neyi istersen ek zihninin bereketli toprağına sen,
Ve tanrın sulasın hepsini dudaklarından yağan dualarınla seni...
Neye inanırsan o filiz verir teninde,duvarında...
Ey kadim bahçesi aşkın yüzünde penceresi gözlerinin...
Sen ek yeter ki,
Yeşerir şifa,kanayan tüm yaralarına,
Dudaklarının merhemden suyu değsin yeter o sıcak kırmızılarına...
Piyanosunda kulaklarımda yine franz,
Ve aydınlatıyor onun feneri elimde tüm geceyi ve bilinmez o karanlıkları...
Feneri bir piyanonun notaları kainatın bence,
Albert da aynısını söylemiş hatta...
Beynin,aşkın gerçek bahçesi sevgilim,
Kalp onun herşeyi yazdığı göğsündeki yatağının altında saklı gizli defteri...
Hatırlar mısın,
neyse boşver...

Düşün,
Çünkü bu herşeye yeterdi...


15.42 bu kainatta sençekimi diye birşey vardı sevgilim,onu hissetseler bile yine de benden başka kimse sende onu bulamadı...kafama bir ağaçtan sen düştün bugün,ve bir fil elmamı yedi dalımdan...

21 Ağustos 2025 Perşembe

Ehemmiyetin,kurşun kaleminde sabahın

 
Ehemmiyetin saçların değil bilesin,
sal özgürlüğüne hepsini,teslim et rüzgarın tokatlarına saçının denizden dalgalarını.
Alabora olalım unutup sandalı mandalı ve bu soğumuş ocağında şu zalim dünyayı.
Boğulsun sevdasızlık üşüyen sular ile kaşıklarımızda sevgilim.
Bırak saçlarını koşsunlar özgürce heryere.
Bırak hepsini saçılsın yüzüne gözüne,
İnandıramazsın beni,
Sen bu değilsin...
Ehemmiyetin kor dudakların değil bilesin,
Sal uykusuna lavlarını,aksın sarp dudaklarının kayasından dudaklarıma yana yana,yaka yaka geçtiği heryere içimde,
Kurduna yem olsun avın olmak isteyen kalbim.
Ehemmiyetin fistanının rengi değil bilesin,
Kurşun kaleminde sabahın,
Kelimelerinde bana gidip gelen kamyonlar uçuşurdu mektubundan evimizde akşamları.
Kamyonlar seni bana taşırdı hasret yollarda hergün,
Sen bilmezdin...
Seni düşün düşün uyuyamazdım,
Değerdi,
Olsun,
Benden aldığın geceler sende kalsın istemem,
Artık senin onlar,bilmelisin.
Değişmiş yüzündeki evler,
Zaman değil dem vurduğum hayır üzgünüm,
Ama artık bu semt başkadır.
Ehemmiyetin sevişmemiz sevişmememiz değildir bilesin,
Sihir,dudaklarından süzüp yüzüme bakıp döktüklerindedir...
Sihrin mührümdür işlemeli ceviz kapımda,
Aç deseler açılmaz binbir derde kilit anahtarsız bir yerdedir şu saklı yüreğim ve sonra...


23.37 fin.

çilingiri gelmeyen akşamların kapı önü sevişmeleri ısıtıyordu üşüyen avuçlarımızı acımasız kışlardan sarıp saklayıp...

İstirahatgahıdır gözlerin gözlerimin

 
İstirahatgahıdır gözlerinde sessizlik gözlerimin.
Dinlenilesi yaz akşamları ve bülbül aryaları.
Çimenlerin hışırtıları sıvazlıyor sırtımı uzandığım yeşilden.
Savaşmaktan yorulmuş bir şövalye ruhum,
Kapısını çalıyor senin taş kuleleri ile denizdeki kalenin.
Doğduğum eve açılıyor tüm solucan deliklerim,
Kar kıyamet ışık yılları mesafeler yok inan düşümde.
İstirahatgahıdır gözlerinde sessizlik gözlerimin.
Öcü alınmamış hesaplar dolu kurşun kalemim ile not aldığım o eski defterlerim...
Kağıt kırışır,
Mürekkep dökülür,
Ve dağılır kader gözlerimde.
Yorulur zaman bileklerimizde.
Tam da bu ıssız şehirde adı ankara,
Bir istanbulsun masum çocuk kafamda...
Kaçıp gelsem de sana bilirim,ardımdan su dökmüş o memleketi özlerim...
İstirahatgahıdır gözlerinde sessizlik gözlerimin.
Yeşil kurur kızıl olur zaman,
Adı güz olur aşkın,üşür çıplak ağaçlar sıcak nefesinden bize üflediğin anlar olmaz ise eğer.
Keder damlar sıra sıra bozuk bir musluk gibi,
Dert bin olur göl olur içimize bir yudum su ağzımızda.
İstirahatgahıdır gözlerinde sessizlik gözlerimin.
Savaşlar bombalar ve durmadan gürleyen şu ışıklı gökler,
Umrumda değil o sensiz cennetler ya cehennemler,
Aklım fikrim sen,aklımda sen,savaşırken,
Ve ben,
Özlerim deliler gibi ne zaman aklıma düşsen...


23.08 çoktan gömülmüş etim toprağa,düşmüş kızıl çamdan ok ok yapraklar üstüme,ve solmuş üzerime tanrının örttüğü o lapa lapa yağan beyaz nevresim bile...

Oyuncağı kelebekler yazdan

 
Rahmi arnavut kaldırımları eniğin.
Suyu yağmur.
Aşı kuru ekmek öpüp koyulan duvar üstlerinden.
Oyuncağı kelebekler yazdan,
Okulu bir çocuk parkı belki kumda oynayan beş yaşında öğretmenlerden.
Rahmi arnavut kaldırımları eniğin.
Rüyaları hep annesi tüm öksüz yiğitlerin.
Savaşmak zaruri mi peki,
Yaşamak için midir savaşmak yoksa
Savaşmak için midir yaşamak,hiç bilmezim.
Böceklerin yaşamak kanunu sanki bu,
Ama bir böcek değilim...
Üzgünüm adına franz,tüm insanlık adına senden çok özür dilerim.
Rahmi arnavut kaldırımları eniğin.
Mevsim ağustos,
Ve üzgünüm affet karınca,
Ama ben şarkımı söylemeliyim...


10.51 asal gözyaşları yüzümde nehir,ve akıyor yanaklarımdan bugünün elini tutup şu kadim zaman...

Bembeyaz bir denize,Yusufun kuyusuna düştüm daha dördümde

 
Akrepite edilirdi huzurum.
Çocukluğum su dökerdi yarınlarıma,bilirdim,
Susardım,geleceğin günün hatrına bugüne.
Yaşım sekizdi,
Emekliydim çocukluğun hafifliğinden,
hissederdim...
Akrepite edilirdi huzurum.
Çocukluğum su verirdi sessizliklerde dövdüğüm boyumdan büyük kılıcıma...
İzlerdim,sana anlatacağım günlerin hatrına.
Yusufun kuyusuna düştüm daha dördümde,
Bembeyaz bir denize düştüm boğuldum öldüm de,
Yeniden doğdum geldim sana...
Akrepite edilirdi huzurum.
Çocukluğum su içerdi bugünden,anlatmak için yarınlarıma.
Namerde söver çatarım da hala,
Dostluk elimde et ve tırnak...
Aşk zehirden derdiğim tek şifam kavrulan yanan yüreğimde...


09.55 aşk,katliam ve tercihler üçgeninin iç açıları toplamı.Şekli ne olursa olsun üçgenlerin,iç açıları toplamı aynı daima yaşamanın...

20 Ağustos 2025 Çarşamba

Üç kırık buğday

 
Kafesi altın tüm yalancıların.
Seni senden çalıyor yaşamanın hırsızları bilesin.
Sakalar susar belki haklısın,
Ama cesur serçeler vurur ölür demirlere kendini...
Plastiklere hapsetmişler özgürlüğü,suyu,
Nefes alamaz ise neye çare,ölür kanı huyu.
Atlar koşar durmadan toros boyu,
Kanını yıka da gel ey günahtan doğan,ey ademin oğlu....
Kafesi altın tüm yalancıların.
Tutarlar seni kış vakti sıcacık bir el ile,
Kar boran sararıp solar düşer dalından da yine,
Gün gelir kar kıyamet hasret olur gözlerine,
Kapatırlar mutluluğunu parlayan betonlar ardına,
Üç kırık buğday için susar bekler seherin tüm güzel şiirleri...
Kafesi altın tüm yalancıların.
Bülbül bekler de ölene dek öte öte hapsini,
Gül kurur ızdırabın susuzluğunda düşer toprak olur...


10.48 düşüne sapan çeken hainler tutar beni,tanrım şiir olur rüyalarıma başımı okşar öper beni...