gecem o kadar aydınlıksınki
saklanamıyorum kendimden
ve kaçamıyorum gölgemden...
bir yarasanın magarası odam
yollardaki sokak lambalarının yoklugu kadar siyah kalbime giden yollar
acaba bir sandal yapsak ve boyasak istedigimiz renge
adını ne koyardık bayan sandalın ...
gecem o kadar aydınlıksınki
kaçamıyorum dünyamdan rüyalarıma
gözlerim keskinleşiyor ve agırlaşıyor birden
bir çapa oluyor gözlerim ve saplanıyorum gerçeklerin tamda ortasında
demirliyorum tüm acılarımı saniyelere dakikalara saatlere...
gecem o kadar aydınlıksınki
uyuyamıyorum bazı geceler
kaçamıyorum sorumsuzluklara bürünüp saklanmış yeteneklerimden...
ne kadarda zor bomboş kalmak
ne kadarda zor hayallerini fırlatıp hayalsiz yaşamak...
gecem o kadar aydınlıksınki
mumum utanıyor yanmaktan
alevlerini eritiyor tırnaklarını kemiren bir çocuk kalbi gibi...
gecem o kadar aydınlıksınki
aglayamıyorum...
utanıyorum...
gecem o kadar aydınlıksınki
söndüremiyorum düşlerimi umutlarımı senden
kibrit kibrit umutlanıyorum soguk sokakların köşelerine oturup
her kibrit bir umut yakıyor ısıtıyor parmak uçlarımda...
gecem o kadar aydınlıksınki
kör oluyorum
göremiyorum hiçbirşey
gözlerimde bir tabutun toprak altı karanlıgı
kararıyor gözüm kulagım
gecem o kadar aydınlıksınki
susuyor yüregim
susuyor tende suya hasret özlemim...
gecem o kadar aydınlıksınki
yok denizimin dibinde gece
balıklar uykusuz
gelgitler terketmiş sahillerini...
gecem o kadar aydınlıksınki
tüm rüyalar karanlık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder