usul usul yagıyorsun , tane tane kagıdımın bembeyaz kar güzelliginin üzerine...önümde uzanıyor tertemiz bir örtü gibi ışıl ışıl , önümde uzanıyor çizgisiz dosya kagıdı beyazlıgında uçsuz bucaksız hayalin...kar gibi...masum güzelligin gibi içimde açtırdıgın kardelenler...o kadar güzel görünüyosunki...abanta bakmak gibi sana bakmak ; yalnızken , seni izlemek uzagında sen senden habersizken...seni izlemek uzagından...haberin yokken içimdeki yagmurlardan...saganak kalp atışlarımın altından...gök gürültüsü aglayışlarımdan...ben seni izliyordum hep ; senden ayıramadıgım gözlerimden geçişini ...haberin olmadan habersiz geçiyordun gözlerimin yanından...önümden...ben hektarlarca yeşilligimi yakıyordum gözlerimde , geçişinden bana miras bıraktıgın rüzgarın degdiginde yüzüme...haberin olmadan...haberin olmadan geçip gidiyordun yanımdan...senden habersiz esiyordum beynimden yüregime...yüksek basınç alanımdan düşük baskılar diyarına dogru...haberin olmadan bakıyordum sana...haberin olmadan zihnime çekiyordum siyah beyaz fotograf gülümseyişlerini...avuçlarımın duvarları fotograflarınla kaplanmış boydan boya...ve haberin olmadan hayaller kuruyordum , omzunun üzerinden görebildigim kadarı ile güzel yüzünün...çölde bir avuç su tadında gülüşünün hayali...susuyordum birkaç saat seni görmedigimde...kuruyordu yagmur yagarken dahi yüregim... sırılsıklam ıslanıyorken ben , bakışlarımda bir kum fırtınası esiyordu gözlerimin çöl sıcagında...senden habersiz yagmurların altında sana susuyordum yürüyüşlerimde hep...o günden yakaladıgım küçücük bir bakışın ,ufacık belli belirsiz yakalayıp unutamadıgım bir gülümseyişine ben umutlarımı ,ben hayallerimi ve ben küçük mutluluklarımı tutuşturuyordum...
ısıtıyordum uzagındaki yüregimi otobüs duragından dönüşlerinden bir sonraki sabahına dek sevdamın...senden habersiz yanan haberin olmadan tutuşan avuçlarıma üflüyordum biz olma hayallerimi geceleri ellerim üşüdügünde...arka sıralarda dogdum arka sıralarda büyüdüm ben...ama dogup büyüdügüm sıralara isyan ettim ilk defa...ön sıralarda oturmanın düşlerini uçuruyordum isyanlarımın rüzgarlarında artık...uzagından yangın yangın seni düşledigimi bilmiyordun...seni izlerken bakışlarına bir kere dokunabilsin diye bakışlarım bir gece önceden dualar ettigimden habersiz gülümserdin ikinci sırada tüm beyazlıgıyla güzelliginin...ben o gülüşlerini bekliyor olurdum oysaki , onlarca dakikalar öncesinden seni izlemelere dalıp...saatin akrep adımlarında umutlu dualarımda hep göz göze gelebilme hayalim vardı seninle bir saniyede olsa...ben hep seni bekliyor olurdum aslında , yüzünün bana bir saniyeligine şans eseri dönüşlerinde...bakışlarının saliselik sıyırıp geçişlerinde bakışlarıma , aslında ben hep bekliyor olurdum o anı bilmem kaç saat öncesinden...bilmezdin sen bunu hiç...
olurda içimde demledigim ; bana umut , bana mutlulugun tanımı gülüşünün kokusunu alabilirim diye beklerdim seni haberin olmadan...annesi akşam işten eve dönen , kreşteki bakıcı kollarındaki anne hasretinde bekleyen çocuk oluyordum seni beklerken hep o zamanlarımda...sabırsızlıgın sabır taşını kırıyordum parmak uçlarımda...gözlerine kavuşabildigim anlar geldiginde ; bekleyişimin kapılarında annesini gören , gözlerine gözyaşı kokusu sinmiş ,yüzünde kocaman aglayan bir gülümseme trajikomikligini bayrak gibi gerip açmış küçük bir çocugu oynayan adam olurdum yüregimin oyununda...sahnesi sen bir heyecan olurdu benim için o an...ilk oyununa çıkan bir oyuncunun heyecanı tadında...sen senden habersizken ben seni bekliyordum yüregimin kırık çizgili ikinci sırasında...gittigin her günün sonunda sırana gider ve o çizgiyi okşardım ben...seni benden daha çok dinleyen ,daha çok yanında olan sıranı kıskanıyordum çocukça ...sen daha seni bilmiyorken içimde...sıranla konuşuyordum sana olan sevgimi...çaresizlik işte...sırandaki çatlamış çizgiyi okşayıp onu seviyorum şiirleri okuyordum içimden sana...anlattı mı acaba diye korkuyordum bir sonraki gün sırandan...söyledi mi sana bişey acaba diye çekiniyordum deliligimden...omzunun arkasından seni izliyordum...omzunun arkasından bir sevda büyütüyordum sana ben...senden daha senin haberin yokken ben seni yaşıyordum içimde aslında...mevsim sen olmuştun içimde...dökülen yapragı sen,yagan yagmuru sen ,yagan karı sen esen rüzgarı sen bir zaman vardı gözlerimde artık...ve mevsim sen olmaya devam ediyordun hep yüregimin topraklarında...gökyüzünde...ben sırf sen yagıyorsun üzerime diye şemsiyesiz çıkıyordum sokagına hep tenefüslerin...senden utanıp kaçışlarımın arkasında , sana kollarını açıp koşmak isteyen duygularımı kaçırıyordum aslında senden...sevdamın üzerinde siyah bir örtüydü utancım...örtüyü açıp altındakileri göstermek istemekten dahi korktum hep...usul usul yagıyordu kanım içime kanım kalbime...ve bakışlarıma ıslak bir sevda birikiyordu kalbimden buharlaşıp sen senden habersizken daha...
sen benim duamdın...noktası amin , amacı sadece hediyesini almak isteyen yalan sözler degildi dualarım...özeldiler... avuçlarımdan terliydiler...sen senden habersizken daha ...seni sevdim ben...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder