8 Kasım 2010 Pazartesi

acılara şemsiye açmak...


keder damlalarını yüzünde selamlamak...
sızıları yanağından kaydırmak...
ıslak gülüşünün yağmurlarda ıslanmış çocuk parkı yalnızlığına uzanmak,
sıra beklemeden ıslak salıncak ile gökyüzüne uzanmak...
sallanırken hep yukarılara bakmak...
yeri unutmak...
kalbinde ağrılı saniyelerin çiseleyişi...
ıslanmamak için koşturanların,
gözlerimde çektiğim yavaş çekim siyah beyaz filmi...
siyah beyaz yağmurlar düşen çatılar...
saçaklarına saklanan yalnız mavi umutlar...
hangi rengi seversin en çok'a verilen,
o anlık yalandan uçurulan cevaplar :
yalnız mavi'yi seviyorum ben...
yalnız mavi ne renk ki diyen şaşkın bakışlar...
ıslanan çoraplarda hoplaya zıplaya kaçmak...
ve acılara şemsiye açmak...


* ne zaman yağmur yağsa şehirde,
pahalanır metro önünde satılmaya başlayan şemsiyeler...
tek kişilik kumaş çatılar...
ne zaman hüngür hüngür ağlasa bir yağmurun altında kalıp bir kalp,
fiyatı değişmez soğuk ellerde satılan kağıt mendillerin...
bazı şeyler değişmez şehirde...
bazen aynı kalır kimi şeyler ıslanan ellerinde...

şemsiyeler yağsa üzerimize keşke,
ve ıslansa tüm yağmurlar...

1 yorum:

üryan dedi ki...

ne zaman yağmur yağsa şehirde,
pahalanır metro önünde satılmaya başlayan şemsiyeler...
tek kişilik kumaş çatılar...
ne zaman hüngür hüngür ağlasa bir yağmurun altında kalıp bir kalp,
fiyatı değişmez soğuk ellerde satılan kağıt mendillerin...
bazı şeyler değişmez şehirde..

burası işte..