2 Aralık 2024 Pazartesi

avuçlarındaki cennetimden çıplak ayak yürüyüp

 
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Ekşidir bakışları kuytularımın,keser bilmeyeni boğazından keskinliği.
Kuru nane dökmüş tanrım göğünden gözlerime.
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Kıl keçi bir posttur kıyamete dökülen sürahisi ruhumun...
Ve ağı yırtık zihnimdeki kır örümceğinin.
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Senden bana bir miras sızı,açtı göğsümün kış bahçesinde.
Gömdüm yürek kafesimden ceviz sandukama, açsın onu zaman bir asır sonra belki diye...
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Terimi,dağların rüzgarı sıcak eli ile siler yüzümden.
Kekik kokar yılda bir gülüşlerim bahar gelen çocuk ruhumda.
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Bir yörük çadır kurmaz dağlarda izlerken yıldızları.
Uyur toprağın sıcacık göğsünde aşık olduğu kadının imanına uzanıp en güzel rüyasına dalıp gitmiş gibi...
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Bin çeşit aş'a ihtiyacımız yok asla inan sevgilim,
Islanmış kuru bir ekmek,ekşi bir ayran yeter tıka basa doymamıza,
O güzel dağların eteğinde elele isek eğer...
Memleket olur o zaman sevdamız...
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Bir gelincik kanayıp açar o vakit,sol yanımın sana sevdalı yemyeşil çayırında.
Tavşan kanı sıcak düşlerim.
Ve ben eski bir çanakta her gece,
kulağımdaki ağaca kazılı dilinden göğüme, özlediğim sözlerini demler içerim...
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Bir bağlama yaş alır,kurur ve çatlar,son nefesini verir duvardaki yatağında...
Şiirsizlik kuraklığı kalbimin...
Toprağı çatlar düşlerimin.
Yağmuru sen bir susuz buğday tarlası çocuk ruhum,
Duası gülüşün,ağrılı umutlarımın...
Seni yüzbinlerce kelebek ömrü zaman kadar bekledim...
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Onlarcası konuşuyor sohbet sohbet içimde her gece inan,
Ve konusu sensin her gece dinleyip sustuğumun...
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Köpürür tüm kızmalarım,
Haykırırım içimde kırılan tüm kemikler ile ağrılarımı,
göklerin kükrediği yağmurlu geceler ile örtüp üzerini...
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Sarı bir saman kağıttı sana tek mektubum,
Kara bir sevdaya döndü zihnimin memleketinde içine sakladığım eski bir zarf ve aman diyen o gaddar zaman.
Bir yayık ayranı sallanır durur içimin dağlarında.
Bir avuç kuru toprak misali belimdeki bezde saklı peynirim,
Ekmeğin kokusu yeter düşümde annemin elini öpmeye,yememe gerek bile yok...
Belimde asla çalmadığım bir deliği eksik,ham bir kaval,paslı bir altı patlar sonra...
Seni unuturum sanma sakın,
gözlerimin ardında beni hep bekleyen çocukluğumun o düşlerden eğirdiğim köyünde,
Ocaktan kulağıma yola çıkan bir akşam ateşi çıtırtısı yeter,
Alev alan,saçını çam sakızı ile taramış bir çam kozalağının burnuma esen o ruhu okşayan kokusu,
avuçlarındaki cennetimden çıplak ayak yürüyüp,kapadığım gözlerimin ardında miracıma çıkmama yeter...


05.38 Bir hançer dağ oldu.Dağ,bir aslan buldu büyüttü.Aslan,savaşına yaraşır en keskin kılıcını doğurdu mabedinde dövüp aylarca.Ve çocuğu çalıp,adını yörük koydu Tanrı...

Hiç yorum yok: