27 Mayıs 2010 Perşembe
ayıptır diye susan masum bir günah gibi...
yüzümde küçük bir şiş küçük bir tepe gibi,
duramıyorum sana dokunmadan diyen hisler gibi...
gözümde yokmuş kadar küçük bir toz parçası gibi,
gözde her açıp kapamaya bir sızı dokunurmuş gibi,
bakışlardaki her fermana mührünü eritip damlatır gibi...
dilimde küçük bir ısırık gibi,
her tadıma kendinden bir acı katar gibi...
yüreğe çizik atan vicdana tuzak kuran
henüz yüreğiyle tanışılmamış yalnız bir güzel gibi...
tırnağımdan ayrılmış teni terketmek isteyen bir şeytan gibi...
küçük bir çuvaldız her dikişte tenine batıp çıkar gibi...
burnuna çok uzaklardan keskin bir koku değip kaçar gibi...
parmağında ancak gözgörmez büyüklükte ufacık bir kıymık gibi...
elinde bir soba boşluğu,bir demlik dalgınlığında,
bir anda tenine düşen yanık gibi,
tuz yağmurları altında parmak ucunda şemsiyesiz ıslanan
sırılsıklam yangın sızılar gibi...
düşünde korkudan koşa koşa kaçar gibi...
göğsünde kalbinin söylediği şarkıda nakaratı şaşırması gibi,
yürek atışlarının dansında ayağında bozulan ritimler gibi...
en sevdiğin türküde bağlamanın bir nota kaçırması gibi...
dudaklarının kenarında sadece sahibinin farkedebildiği
farkedilmeyen küçük bir yara gibi...
uzandığın bahçede çıplak ayağında gezinen küçük bir sinek gibi...
vitrin önünde dalgın bakışlarıyla,
asla sahip olamayacağını düşündüğü
hayaline bakan küçük bir çocuk gibi...
çalmaz telefonun önünde gözlerini mahkum etmiş,
eski telefondan çıkıcak her türlü sese muhtaç bakışlı,
telefon başında bekleyen titrek bir yürek gibi...
onlarca kedinin arasında öylece duran küçük bir su birikintisine,
dalından susuzca bakan küçücük bir kuş gibi...
her dansa gözyaşı döken,
kesik bacaklı ıslak gözlü genç bir bale öğretmeni gibi...
elinde kırmızı ipekten bir dilek mendilini okşayan,
rengarenk dilek ağacının önünde tek başına bekleyen,
kör bir beden gibi...
anlamını bilmediği tabutun başında gelecekteki gözyaşlarını
toprağa gömen ufak bir velet gibi...
ayıptır diye susan masum bir günah gibi...
DÜŞÜNDÜM BUGÜN SENİ...
başlığı sonda yazılar karalıyorum sana...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
"gibi".. ama aslında bunların hiçbiri değil gibi..
bunca terslik içinde hem de..
tasviri zor bir sızıydı hisler dudaklarda...
ne zaman kalemle gösterip işaret parmağınmışcasına işte şuna benziyordu dense mısralarda,
bir yenisi düştü buluttan burnumun ucuna...sonu gelmedi satırların...anlatılamadı belkide...nedenini noktam saydım...bitirdim tasvirimi...
o kadar terstik ki hemde,
sırt sırta dayanıp anlatıyorduk aşkı birbirimize bakamadan,
ama elele...
Yorum Gönder