24 Mayıs 2010 Pazartesi

deneme bir iki üç...


deneme 1.
bitkisel hayata girseydim eğer,
bir zeytin ağacında, dalında saklanan bir yaprak olurdum...
ve zaman, zeytin vermediğim tatil olan yılım olsun, hasat yılımdan bir sonraki yıl yani zamanda...nedense hep özürlüler düşer o zaman aklıma...özürlüler,tüm özür dilenmesi gerekenlerdir aslında...hayata, herşeye rağmen bu kadar sıkı tutundukları ve sevdikleri için...oysa biz insanlar, ufacık her sorunda ve kederde hayatımızdan kolayca nefret ettiğimiz için ne kadarda acınası durumdayız aslında...dolu dolu doluca özürler borçluyuz onlara...seviyorum onları...kapısı kırık,penceresi çatlamış bir ev gibi tutuluyorum onlara geçerken yanlarından...kıskanıyorum onları güzel yüreklerinden...yaşamak istediğim yer yürekleriymiş gibi seviyorum onları...
(dallı yapraklı düşüncelerimden dökülenler...)

deneme 2.
boyun tutulması gibiyse nutkun tutulması, üzüldüm nutkuna verdiğimiz ağrıdan dolayı...sıcak havlular öneririm acı çeken nutkuna...güneş tutulması gibi bişeyse nutkun tutulması karanlık bir loşluk düşecek etrafa...yarım kalan mumlar öneririm avuçlarına...tebrikler demek cılız kalırsa eğer benim teşekkürlerim utanırlar bir dilim rica ederim ısırmaya tebriklerin karşısında...
(nutku tutulanlara kaynatıp içsinler diye tepelerden topladığım cümleler...)

deneme 3.
limonu severim...rengi güneş...teni ölüm kokusunda...tadı gözlerimin kısıklığında ekşidir ,limon bahçesine bakan mezarlığımda...(muhabbete limon sıkma deyimi hep ilginç gelir bana...köyümün ve çocukluğumun kokusudur limon oysa...)

* fotoğrafa üfleyip,
çocuk kalplerinde tüm düşleri uçurmak isteyen her çocuğa merhaba...

Hiç yorum yok: