6 Şubat 2011 Pazar
bilir miyim ki..
bilir miyim ki ben...
semerkand'ın suyudur yüzüm buz gibi...
hiçbir denizin güzelliğinin layık olmadığı sanılan,
aslında denizlerden kaçan,
bir çöl ortasında bilinmeyen bir karanlığa saklanıp kaybolan...
bilir miyim ki ben...
semerkand'ın suyudur yüzüm tuz gibi...
alışık olmayan dili yarasıyla kavurur bir avuç ateş gibi..
ruhu bozkır soğuğuna sarılı,
saçında bozkırın yavan yorgun rengine yer yer kırağı sürülü...
bilir miyim ki ben...
semerkand'ın suyudur yüzüm buz gibi...
yüzümde rüzgarın ebrusu çizgiler vurulu yol yol dudağım yamacına biten.
kimi zaman inatçı bir diken,sök sök bir türlü toprağını terk etmeyen.
kimi an , bir anda çöl kumuna sokulup yok olup giden...
bilir miyim ki ben...
semerkand'ın suyudur gülüşüm buz gibi...
kim demiş denize dökmez içini diye,tez yıkılsın bu söz bir sur gibi...
bir çöl'e denizin kokusunu saklamış ise bir sihir,
benim zavallı suçum ne ki...
çöl kumunda sandalımın rüyasıdır
düşüme ebrulanan saçının rüzgarı belkide.
yanılan kim ki yanan tuz bassın ömrü'ne...
bilir miyim ki ben...
semerkand'ın suyudur kayboluşum buz gibi...
çöl yanıyor sananlar,peki gece kemiğe dayanan buz dağları neki ne...
üşüyen mısraların ateş böceği dansı,
gülüşüne savrulan misinamın iğnesi...
belki bir kıvılcım,belki yürekten gelen derin bir sıcak nefes
avuçlarıma düşen,dudağından dökme kor mısranın türküsü...
ama kim ısınacak kim ısıtacak yüreğinden cenneti söyle,
gerçi bilinmez bir cura ağıtı bu dilimden tozlanan yüreğime silinen.
hem bilir miyim ki ben...
semerkand'ın suyudur bir çöl'ün koynuna yüreği gibi saklanışım,
buz gibi sıcacık...
bir çöl'e düşürüp san/dalımı denizim saymamı engeller mi şiir...
ebrulanır mı kumlara düşen rüzgar,
susuz kalan sandalların iskelesinde dağılan renklerden kağıdını...
kağıdımın mumu hüznün ıslanmış gülüşü...
bilir miyim ki ben...
semerkand'ın suyudur yüzüm buz gibi...
yörük avuçların dört nala koşan nasırlı türküsünü eser,
rüzgarımda gülüşüm,
ve akıp tükendiğim ç/ölüm...
* zerefşan ki altın yaldızlı bir ırmaktır buz gibi sıcacık...
türküsü soğuğundan alev alıp yanık...
kim demiş hiçbir deniz layıkıyla güzel değil ki dökülsün bağrı,
alev alev suyuyla bir okyanusu bulmuş çöl'ünde zerefşan belli ki,
mecnun'un susuz bakışlarında ebrulanmış serap gözüyle belki...
uzanmış perişan haliyle ç/ölümün sıcacık altın kumdan gögsüne...
ve akıp kaybolmuş kum kokusu teninde deniz kokan cennetine...
bilir miyim ki ben...
sıcacık altındır kum göğsünde dolanan akrep sokmaz mı yelkovanı...
durmaz mı zaman,dudaklarından akan o tatlı zehirde...
bilir miyim ki ben...
dudağından akan sıcacık o zehirde,an be an yavaşlamaz mı şu ölüm
gözlerimden akan yaşlar ile bu zalim şehirde...
an ki zaman ; 14.41
yaz/an , bEn...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Zerefşan...
bilirsiniz..
bilirim..
bilinmez diyarların adımlarıydı yüzümdeki susuşum...
bil/inmez yıldızların oyunuydu kardaki şu güneş üzerimizde belkide...
bilemedik asla hangi yalana inanmalıydık daha çok yada hangi yalan daha çok sarılınca ısıtırdı yüreğimizi...
yalan soğur..
sıcaktır başlangıçta ama soğur zamanla..
O zaman ayaza düşer yürek.
yalanlarla yüreğimi sarmaktan yoruldum..
Avuç içlerimdeki hakikat bana yeter..
avuçlarınızın değerini bilmeniz çok güzel...hep bilmeniz dileğimle...
Yorum Gönder