16 Ocak 2011 Pazar

iç acılarımın toplamı yüz seksen mi benim ?


kalbimin şekli üçgen mi ki benim ?
ya iç ACILARIMIN toplamı yüz seksen mi söyleyin bana,
kim hesaplıyor bu geometriyi yüzümden peki,
benim yüzümden mi düşen tüm sızılar bulutundan kaldırımlara.
kaldırımlara şiir yazan ustam,
kaldırabildin mi bu adaletsizliği omuzlarından,
ve elindeki kılıcından...
terazin neyi ölçebildi adaletin gözlerinden çaldığı hafif adımlarından.
kalbimin şekli üçgen mi ki benim ?
yoksa sadece benziyor mu ...
kim tartıyor kederimi yüreğimden,sızımı tenimden
ve hasreti elimden söyleyin lütfen...

*acımaz diye düşünülen yaptıklarınızın,yüzümüzde bıraktığı yara iziydi acımasızlık denilen...ve beni aynalarda çirkin diye isimlendirdiğiniz yaralarımla ben,
aynasız odalarımda ne kadarda eşsizdim oysaki...

ve adına yalnızlık dediğiniz veba'm idi,suyun üzerinde yürüdüğüm cennetimin anahtarı belkide...bunu bilemediniz...
sadece kafanızdaki sözlüklerde beni idam ettiniz...
sorgusuz sualsiz infaz sergilerinde beni görmezden geldiniz...en ucuz ölüm dediniz adıma,cebinizdeki kağıt paralara yazdığınız tek mısralık şiirlerinizde...ve şiirlerinizi bozdurdunuz bir kutu sakız niyetine uzattığınız kirli ellerinizde...

aşk ki ; strateji gütmeyen bir şu an'lar toplamıdır zihnimizden yüreğimize dolan dürüst hislerimizde...

aşk ki ; masada poker,kahvede batak,salonda satranç gibi oynanmaz ellerimizde...
bir oyun değildir aşk-ı şu an gözlerimizde...

aşk ki ; kokladığım saçından ciğerime dolan kokundan,beynime vuran dokundan yüzüme ebrulanan felsefesidir hissetmenin...

hissedebildim değil,
hissettim evet değil,
sadece salt kendine söylediğin bir andır içinde dönüverip arkanı kente,
hissettim diyebilmektir seni duymayacak bir martının tüylerine...
hissettim...
tek ispatın içinde yanıp tutuşan ve kül olup
avuçlarının içinden uçup giden zamandır...

tik taksız bir cennetin kulağındaki rüzgarıdır aşk...
zamanı silen yüzünde,zamansızlaşmaktır belkide...
sihirli birşey gibi ama sihirli olmadığını bildiğin...
ilizyon misali her seferde kandırıldığını bildiğin halde,
gitmekten,izlemekten asla vazgeçmediğin bir kandırmaca içimizde...

hokus pokus deyip üfleyin bu gece yanıbaşınızda yanan mumunuza,
belki bir sihir düşer o gece özgür rüyalarınıza...
özgür geceler...

zamanın gerçek yüzü ; 12.36...
öğlen ayazında,yorgun bir gecenin sabaha vuran dayağında...
ben şimdi kime uyusam...
kime uyansam ki acaba...
hangi rAY ,
hangi tram/VAY taşır ki beni çilesiz birkaç saniyelik
gülen mutlu rüyalara.

Hiç yorum yok: