17 Aralık 2013 Salı
12 Aralık 2013 Perşembe
boğazımı kesecek bıçakla öpüştüm...
-dudaklarınla mühürlediğin pullar ve saklı cümlelerinin mezarı mektuplar tüm hazinem.
- ''ya paran ya canın'' dememişti oysa eli titreyen katil bakışlarım.
-peki sövdün mü hiç nefeslerine ?
-boğazımı kesecek bıçakla öpüştüm ben...
-beni yakan ateşi besledim ben göğsümde...
-keşke der misin hiç peki ?
-kibritçi kızın kaç umut çubuğu kaldı ki kibritten kutusunda acaba...
-ve ironiler sisinde küreğini düşürdü sandal,su onu nereye çağırsa düşecekti sanki.
-soğuk semtlerin ve yağmurlu mevsimlerin hatıraları yakılır sobada şimdi...
-kestane ne renktir acaba ?
-rengi sen bir öğleni giymişti tenim rüyalarımda...
- peki sevdin mi ?
- yokluğuna sövdüğüm tek silahtır gülüşün,içimin umman savaşlarında...
* 12.07 monodialoglar kesiyordu soğuk rüzgarda kardan yüzümü...
11 Aralık 2013 Çarşamba
kar beyaz yüzler atlası...
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
hışırtısı tatlı bu nakıştan nevresim...
söylesene,üşüdü mü yüreğin ?
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
ateşi mor,göğsü serin sevgili...
düşlesene,acıdı mı sevmelerin ?
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
üşüdü sonra ellerin,
nefeslerimden yaktım sana içimin sobasını o an...
yünden eldivenler eğirdim titreyen gözlerine...
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
mevsim dündü,soğuğu ölümdü...
buzdandı avuçlarını bize açan mermer sokaklar sanki,
düşünsene,terledi mi avuçların ?
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
gözyaşları kardandı etrafımızdaki güzel heykellerin,
ve yüzüme düşen hançerdi gülüşlerin...
üflesene,söndü mü mum kokan alevlerin ?
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
kaçıyordu sıcağımızdan ateş alan kar tavşanı...
çaydan yudumlarda ısınıyordu,
dudağına sıcak için el açan tüm o cesaretsiz kelimeler...
gözlerini kapatsana,hatırladın mı ?
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
uzattığında tutamadığım o ipekten elin,
kırık kalbinin düştüğü o şubat gözlerin,
şimşek şimşek gürlemesi gereken zamanda
çivilenip susan o hain dilim...
tertemizdi göğün adımlarımıza serdiği şu beyaz kilim,
ve heryere kar düştüğünde,düşümü dilimden lütfen silin...
*17.19 üşüyen alevlerin ısıttığı şu beton evler...
21 Kasım 2013 Perşembe
15 Kasım 2013 Cuma
oysa mevsim ne kadar da kıştı bugün...
ve kavruldu dilinin ardına saklanan tüm utangaç çocuklar,
pabuçları yırtık sessiz atılan bu adımlar...
lav oldu sözlerin,tutuştu kızıl kıyamet o güzel dudakların,
sözler sararıp düştüler gözlerinden,
ve kıvılcımlar gibi çıtırdadı gözden harlanan bütün yaşların...
oysa mevsim ne kadar da kıştı bugün...
ya baharı arayan o kelebekte nereden çıkmıştı peki... ?
umutlar,tenime çakılan paslı çivilerdi sanki pencereye vururken tek günlük yaşamlar;
ve ben tenini zincirle döven öfkesiydim bu savaşın...
* buzdan bir cehennemi giymiş gibi tenine şehir bugün,çekememiş sırtında kalan yırtık düşlerini.
tenim tenimi dağlayan ateşi yüreğimin oysa;kanımda bir cehennem sıcağı sanki sevda...
yanıyor düşlediklerim,dinlediklerim,demlediklerim sıra sıra...
ne zaman dudaklarım açılsa karanlığa bir an sızılarla;
yere bir şiir düşüyor dumanları ile yana yana...
oysa bu çocuk üşüyor sevgili...
21.58
18 Ekim 2013 Cuma
9 Ekim 2013 Çarşamba
28 Ağustos 2013 Çarşamba
26 Ağustos 2013 Pazartesi
mısralar mezarlığı...
16 Ağustos 2013 Cuma
14 Ağustos 2013 Çarşamba
Yıldızlar savaşır mı hiç ?
Uçurtmayı vurmasınlar...
Oracle: I'd ask you to sit down, but, you're not going to anyway. And don't worry about the vase.
Neo: What vase?
Oracle: That vase.
Neo: I'm sorry...
Oracle: I said don't worry about it. I'll get one of my kids to fix it.
Neo: How did you know?
Oracle: Ohh, what's really going to bake your noodle later on is, would you still have broken it if I hadn't said anything?
Matrix
Zihinde açtığı kapılar inanılmazdı bu konuşmanın...
Kağıt uçaklar çöplüğü...
13 Ağustos 2013 Salı
Duvardayken yelkovan...
Ne kadar şairsen o kadar kanar bu şehir.
Silmeye çalıştıkların kadar seni arar bu kentin sokakları.
Unuttum çoktan dediğin her çivi,
çakılıdır senin tarafından kendi göğüne aslında...
Paslanan yüreğindir sadece zamanla...
Ve kanayan yağmurlar kadar ıslanır yaralı gönlün...
Sonra Karla kaplı avuçlarında Sen bu inatla,
yalnız ve susuz ölürsün...
23.37
İsyan zamanlar damlıyor duvarda yelkovanımdan...
Islak nefeslerinin değdiği mısralar...
incecik bir sızı kadar aralıktı kayın kapıdaki açıklık,
Ve bir çizgi kadardı yüzüne vuran ışık...
Bir ışık yağmuru altında yazıyordun sanki,
ıslak nefeslerinin değdiği mısraları...
Sonsuzlukta uzanan bir mektup gibi salındı sonra yaprak,rüzgarına...
Ve,
tek satırdı yüzün...
kilim mısralarda çay sıcağı kafiyeler anı,zaman...
23.19
Ölmeme izin ver lütfen...
27 Temmuz 2013 Cumartesi
Aşk ?
16 Temmuz 2013 Salı
11 Temmuz 2013 Perşembe
Bakar mısın ufaklık...
Vakit geceyarısını devirmiş masasında çoktan;
Bir şair var sislerin arasından düşüp kaybolan,
Ve Cebi yırtık gülüşmeleri saklıyor duvarda akrepten yelkovan...
Şemsiyeni aç hemen gece,
Sağanak kafiyeler yağıyor şairin düş sokağına şu zaman...
Bakar mısın ufaklık ,
Avuçların ıslak kaldırımlar kadar güzel kokuyor...
Yazmadım ama buradaydım...
00:19
8 Temmuz 2013 Pazartesi
Susmayı borçlandığımız her akşama inat...
Düşlerin solgun yüzüydü mevsim...
Zaman,saçlarında rüzgarın sevdayı taradığı saniyelerdi duvarda şimdi...
Bir ömür kadar uzundu belki,
Bir kibritin ucu kadar sıcacıktı belkide ölüm kimbilir...
Düşlerin solgun yüzüydü mevsim...
Yüzünde kelimeler ıslanıyordu,ve cebinde bekleyişler...
Lütfen söyle kibritçi kız,
Kimin elini yakana dek yanacaktı bu soğuk gece...
Parmaklarımızda hangi aşkın kokusu dağlanacaktı şimdi söyle...
Düşlerin solgun yüzüydü mevsim...
Şemsiyeler kadar korkaktı belimizde gençliğimiz;
Ve kınında şiirden mektuplar saklıydı bu şehrin...
Kesilen tenimizin ardıydı her sefer...
Düşlerin solgun yüzüydü mevsim...
Ve yüzümde kelimelerden bir Temmuz akşamıydı zaman...
Susmayı borçlandığımız her akşama inat,
Şarkılar söyledi gülüşün düşlerimize...
Ve biz Battaniye ucu sarılmalar salladık tüm ılık hayaller ile...
Zaman ; bir akşam uçurumunda,gecenin tutunulası dalında...
22:27
5 Temmuz 2013 Cuma
tüm yıldızlarını tokalamışcasına saçlarına...
Mutluluktan mı...
Sabahlar oluyor.
bazen bir bakar insan,
şiir olur gece,
tüm yıldızlarını tokalamışcasına saçlarına...
bazen bir bakar şair,
insan olur düşler,
tüm uykularını gözlerinden çalarMIŞcasına...
Mutluluktan mı...
Sabahlar oluyor.
yoksa
kederden mi...
geceler kanıyor.
bilemedim...
* 21:19 zAMAN ; YELKOVAN duvarında solarken...
** '' Mutluluktan mı...
Sabahlar oluyor. ''
teşekkürler persona noN grata.
ve ağlayışlarımı yıkadığım rahmet çukuruydu ellerin...
ıssızdı gece...
dün gibi...
yalınayak yürüyordu dudakların büyüttüğün kelimelerde...
ve ben seni bekliyordum yarım adım nefes aldığın o hecelerde...
ıssızdı gece...
dün gibi...
dün gibi serindi gülüşün yüzünde;
belliydi,rüzgarında sallanan söğüt yaprağı gülüşünde,
kalbinde saklı kesiklerin kavrulan kokusu gizleniyordu...
ıssızdı gece...
dün gibi...
elele açıyordu sakız sardunyalar yüreklerini,
hafiften karanlığa çalan mavi düşlere...
bardağında ısınan dudakların,allığında hatıralarını ıslatıyordu...
ıssızdı gece...
dün gibi...
sonra notalar kıvranıyordu sözlerinde...
ve bir şarkının son sözüydü sanki gözlerin,
dilimize sadece o kısmı mıhlanmış gibicesine,
gözlerimde hep aynı nakarattı,sisli bir ay'ın ışığına gölge düşüren
Bakışlarının o dantel penceresi...
ve ağlayışlarımı yıkadığım rahmet çukuruydu ellerin...
ıssızdı gece...
dün gibi...
ne zaman yüzünü kaldırsa yağmurdan göğe yüreğinin,
gözleri yanıyordu kesikler ile tüm sevişmelerin...
ıssızdı gece...
dün gibi...
20:02 akşamın aydınlık yüzü...zaman;akşam selamları zamanı kalbimin...
22 Haziran 2013 Cumartesi
KEKİK BAHÇESİ,ZEYTİNİN YAĞI VE EKMEK KOKUSU...
KEKİK BAHÇESİ,ZEYTİNİN YAĞI VE EKMEK KOKUSU...
Çıplaktı ayaklarımız,
Toprak okşuyordu adımlarımızı...
Birkaç çakıl çimdikliyordu güneşe kısılan bakışlarımızı,
Ve buğday yaprağı kokuyordu gülüşünle sallanan rüzgarın...
Çıplaktı ayaklarımız,
Ve Toprak okşuyordu adımlarımızı...
Dudaklarından damlıyordu ateşböceğinin karanlığına yazdığı şarkısı.
Çıplaktı ayaklarımız,
Ve toprak okşuyordu adımlarımızı...
Tatlı tatlı tozlanıyordu dilimizde kelimeler..
Sessizdi,yaprağa çarpıp yüzüne düşen sabah güneşi.
Çıplaktı ayaklarımız,
Soyunmuştu parmaklarımız tüm heyecanlarını...
Çırılçıplak öpüşüyordu her harfiyle dudaklarımız...
Tüm sözler ışıldıyordu gülüşlerinin hainliğinde.
Çıplaktı ayaklarımız,
Ve toprak okşuyordu adımlarımızı...
Suya değen topuklarında ıslanıyordu aşk tüm edepsizliği ile,
Saçını tarayan güneşinin saatinde,sevdaya öğlen doğuyordu...
Acele ediyordu tüm karıncalar nedense,
Çıplaktı adımlarımız,duyuyorduk...
Ve toprak okşuyordu adımlarımızı,
Biz toprağın kollarına düşüp,tüm yarınları yakıyorduk sevişmelerimizde...
Zaman,bir yaz sabahı karmaşası ve karıncaların valsi penceremde...
Zaman;çok geç sevgilim,çok geç...güneşin öğle uykusu zamanı çoktan...
7 Haziran 2013 Cuma
Tragedya ışıklar bahçesi...
Suretimin sureti gölgeler zamanı...
VE YARIM KALDI TÜM KAFİYELER CEBİMİZDE...
Yüzü asıldı önce,
Sonra çamaşır ipinden sokağa damlarmışcasına ağladı içine...
Sustu bir kar tanesi boyunca,
Ve sakladı tüm titreyişleri sımsıkı yumruklarına...
Yüzü asıldı önce,
Gözleri ne kadar ıslaksa,
Yüreği o kadar susuz kaldı...
Yaprak verdi dudakları güneşe...
Yüzü asıldı önce,
Düşleri sarardı,
Ve Siz o kadar YAZdınız ki,
Yağmur olmak,yağmurlarımda ıslanmak sizi yorardı...
Nisan gülüşü bir rüyaydı her iç çekişiniz ağlayışlarınızda,
Ve yüreğe nal çivisi çakan balyozun sıcak yüzüydü akşamüstü,gülüşlerinizde...
Sonra siz,ağladınız özgürce;
Ve yarım kaldı tüm kafiyeler cebimizde...
Zaman; 19:29 akşamın parmak uçları üşümüş olacak...
Üç nokta
4 Nisan 2013 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)