18 Nisan 2024 Perşembe

Fix me ?

- kendini düzeltmek mi ? Anlamadım.Ben bu gezegende varolma savaşı veren bir türüm sadece.Yaşamak telaşı olmalı yalnızca bu her gün uyandığımda içimdeki yani.Neden ve neyi değiştiriyorum,neyi düzeltiyorum.soruyu düşünmen yeterli aslında;cevabı aramana hiç gerek yok hatta o zaman.boşver cevapları.sen soruda kal.kendin olarak kal...ne zaman ki beceremediğini hissedersen bu yaşamak denen iş olma telaşını;dur önce,derin bir nefes al,hiç bir şey yapma,bana güven.tek yapman gereken,etrafındaki bu gezegene bakmak,kendi türünün binlerce yılının bilgesi olan her bir canlıyı izlemek uzun uzun.belki anlamaya çalışmak,anlamayı beceremezsen taklit etmeye çabalamak sadece.gaudi'nin de dedigi gibi bi zaman."ben arıları ve doğayı izledim,taklit ettim sadece..." katalan diyarını görmene,oraya gitmene gerek de yok hayır.köylere git.yaban arılarını izle yeter mesela,belki kırlangıçları biraz...her şeyin en iyisi için tek yapacağın bu yani.zorlama fazla.gerek yok.gevşe,sal kendini.süzül suyun akışında sadece,su taşısın seni.sen göğü izle yosunların üzerinden kayarken,üzerindeki buluttan düş dünyasını mevsimlerce yalnızca...

Kendini düzeltmek mi ? Sen hiç bir ardıç istedi diye yapraklarını döken bir söğüt gördün mü.bir çekirgenin kurbağaya kafasında savaşlar açıp günler boyu durmadan ard arda zıpladığını olimpiyatlarca yada.yaşamak telaşı hepsi sadece.daha büyük anlamlar yüklemeye,katmaya gerek yok inan.tanrıların masallarını dinleyerek büyüdü insan insandan,ve tanrıcılık oyunları ile kandırdı kendini hep.bunların hepsi sadece karın ağrısı.bunu bil yeter sevgilim.ve sifonu bırak doğa çeksin.


0836 fix me ? fix yourself ? alla alla ? hayırdır ?
bi sessizlik oldu sonra bi anda.
ve sonra foşşşşş dedi dünya...

17 Nisan 2024 Çarşamba

Ekvatordan buzlara esen ılık bir rüzgarı var nefesinin sanki

- dönüyor başım dönüyor yer,dönüyor yüzüm.

- ne yapabilirim senin için ? Duralım mı ?

- durursak ölür her şey.durursak nokta koyulur nefesinden eğirdiğin her sözüne...


10.44 dünya bu kadar hızıyla dönerken,içindeki her şey durduğumuza inanırken...

* Ekvatordan buzlara doğru esen ılık bir rüzgarı var nefesinin sanki.ve ben onunla ekiyorum uçuşup kaderine süzülen taç yapraklarımın arasından dünyamdaki her tohumu inanki...


16 Nisan 2024 Salı

Bir köy yolu yürüyorum kendimden


Bir köy yolu yürüyorum kendimden.
Derine derine.
Yukarıdan aşağı.
Bikaç kekik,bir su çiçeği kokusu gönlümde.
Yanıyorum da yanıyorum.
Sönmedim sönmüyorum.
Ne yağmurlar ne kar ne de denizler...
Faydasız zamanın tüm çakılları,kum taneleri.
Bir köy yolu yürüyorum kendimden.
İçime içime.
Topraktan aşağı.
Bir dut ağacının dalı salınıyor gölge gölge yüzümde,
Yaprağın elleri yüzümü almış avuçlarına.
Rüzgarın bağlaması kollarından,
Yaprakların türküsü kulağımdan,
Yaralarımı sarıyor çocukluğum sanki dağımdan koşa koşa dökülüp.
Bir köy yolu yürüyorum kendimden.
Annemin karnında ilk yuvam,
Fısıltı ile sanki beni çağırıyor...


11.36 güneş;bahardan germiş genç yayını,yaza bırakıyor sıcağını...benim içimde göğün gürültüsü,sanki bütün bir deniz yanmış cayır cayır,yükselmiş göğüne üzerime yağıyor...


Bir sızı akıyor gözlerimden kulağıma gerisin geriye tuzlu o kadar...Kül zamanı...


Düştüm.
Kötü düştüm.
Bir sıcaklık akıyor içimden bilmediğim diyarlara sanki.
Kan revan mıyım,halim ne bilmiyorum ama.
Saldım her şeyi,
Uzandım gerisin geriye.
Bıraktım kendimi.
Başımı kaldıramıyorum.
Dermansızım bilmem neden.
Düştüm.
Kötü düştüm.
Bir sızı akıyor gözlerimden kulağıma gerisin geriye tuzlu o kadar.
Acısızım...
Bıraktım kendimi.
Kalkamıyorum,neden bilmiyorum ama.
Vaz mı geçtim yoksa,bilmiyorum inan...
Düştüm.
Kötü düştüm.
Bir hatıra akıyor sözlerimden göğe gerisin geriye düş kokulu o kadar.
Hayalsizim...
Dilek ağacımdan düşen dünümdeki o çocuk gibiyim.
Kolum mu kırılan,umudum mu koynumdaki bilemiyorum...
Düştüm.
Kötü düştüm.
Ak mı kara mı düşünmeyi bıraktım artık.
Kalkamıyorum.
Kalkamıcam sanırım.
Ey Canan'ım bir el ver,bir yol göster.
Düştüm.
Kötü düştüm,
Sendeyim...


11.01 hangi şarkı tutacak elimden şimdi bilmiyorum.hangi türkü saracak yaralarımı gönlümden silip kanlarımı bilmiyorum.hangi mektup katlanıp uçak olacak acılarıma bilmiyorum...yandım,kor idim;şimdi kül oldum.Kül zamanı...ve ruhumun is kokusu üzerimdeki telaş...


11 Nisan 2024 Perşembe

Canım'A


Bulutlar filiz verdi önce.
Yağmurlar açtı.
Güneş ateş aldı tutuştu ve kül oldu.
Karardı gezegen.
Gece oldu.
Sen doğdun sonra.
Gün doğdu.
Bir savaş son buldu içimin umman denizinde.
Çöle yağmur düştü.
Uzaya nefes doldu.
Suya can değdi.
Bulutlar gülümsedi seni görünce.
Ben yağdım gözlerimden sana doğru.
Sen beni içtin toprağından.
Çiçek oldun sonra.
Uzandım öptüm eşsiz ruhunun parmak uçlarından.
Canımdan çizdim seni,kanımdan boyadım.
Tenimden derdim teninin sıcağını,
Düşümden eğirdim gülüşünün eşsiz ipini...
Gece oldu.
Sen doğdun sonra.
Gün doğdu.
Ben doğdum.
Ağladım.
Yeniden geldim dünyaya.
Ciğerim yandı,içim acıdı.
Yeniden ilk nefesimi aldım.
Güldü şehir.
Güldü dünya.
Güldü aşk.
Mutluydu ağaç,mutluydu kedi.
Ve mutluydu dünya...
Seni beklemişim ben yıllardır hep meğer.
İyi ki geldin güzel düşüm...
Gece oldu.
Sen doğdun sonra.
Gün doğdu.
En güzel şiirim oldun sayfalarımda.
Cenneti oldun zihnimin.
Ne zaman yorulsam yaşamaktan sana koştum geldim.
Denizi oldun aklımın gemilerinin.
Limanı oldun kapana kısılmış gözlerimin.
Mutluydu bugün,mutluydu yarın.
İyi ki geldin güzel arşım,bilge yoldaşım.
Gece oldu.
Sen doğdun sonra.
Gün doğdu.
Ben yaşamaya başladım seninle,
Sen düşlere resimler çizdin.
Ben seni düşündüm tüm sonsuzlardan vazgeçip...
Gece oldu.
Sen doğdun sonra.
Gün doğdu.
Göğsüme uzandın,kainatıma başını yasladın.
Ben saçlarını kokladım,sonra cenneti boynundan.
Sen koştun ben yaşadım.
Gece oldu.
Sen doğdun sonra.
Gün doğdu.
Ben mutluluktan ağladım.
Seni seviyorum.
Sen yanımda uyuyorsun,ben seni yürüyorum gecede.
Sen beni rüyanda görüyorsun belki,
ben seni yüreğime ekiyorum her an...
Mutluydu kuş,mutluydu ornitorenk.
Nefesini dinliyorum.
Nefesini demliyorum.
Nefesini içiyorum.
Sen gül,
Ve ben bülbül kalayım hep uğruna.
Gece oldu.
Sen doğdun sonra.
Gün doğdu.

Seni seviyorum...

Yarısı vampir,yarısı periden bir çocuğa.
Yarısı gökyüzü,yarısı ay bir yolculuğa.
Yarısı masal,yarısı mucize bir surat'a.
Yarısı sen,yarısı ben mektuplardan bir zamana...


23.51 Canım'A.


8 Nisan 2024 Pazartesi

İşine bak nasa


Serin uykular atlası.
Düşlerin en üşüyen tatlı sokak köşesi mevsimi.
Rüyaların en mutlu,uyuyan mahmur dudakları güldüren zamanları.
Alacakaranlık çiş anları gecenin.
Atkısız ocak.
Eldivenlerini örmüş bir mart sonra.
Küfür eden bir aşk şarkısı piyanoda.
Olmayacak işler ajandası içimin kuytu tozlu çekmecesinde.
Serin uykular atlası.
Seksen günde devri düşler bu yaşamak dediğin.
Sekiz dakika toplasan en eşsiz hisleri üst üste belki.
Tadını çıkart hıçkırık şimşeklerinin,en sümüklü ağlamaların bile,
Çünkü buna değer.
Kıyameti insanlar uydurdu sevgilim,
Korkutmak için küçük çocuğunu bu gezegenin,
sessiz dönsün birazcık diye belki.
Uzay üssü ve teleskoplar da yalancı inanma sakın,
Bu dünyanın sonu böyle gelmez,
Göktaşlarını da boşver sen,
Beni usulca öp..,inan bu yeter...


08.03 uzayda misket oynamış bir çocuk.akşam olmuş sonra,yatmış o çocuk.bence ışıklar kapalı haliyle.karanlık her yer biz bakınca o yüzden.güneş dediğin ise tatlı küçük bir gece lambası başucundaki,korkmasın diye bizimkisi.rengarenk bilyeler dağılmış tabi haliyle her yere.büyük patlama demiş birisi.biz bulduğumuza bir isim vermiş ve hikayeler uydurmuşuz sonra bahçemizdeki yavru enikler gibi.mavi pasparlak bir misket bu bizimki yani anlayacağın ve korkma hayalleri büyük,dağınık bir ufaklık bu uyuyan şimdi.annesi toplayana kadar odasını kıyameti gelmeyecek bu gezegenin...


zaman merhem paradoksu


Bir iki üç...
Söylemek kolay,yazmak zor bazen.yaşamak lazım gelir.
Dört beş...
Her şey hallolur mu gerçekten,zaman merhem paradoksu var mıdır yaşama giriş dersinde.
Altı yedi...
Sessizlik,sürdüğünde çok can yakan fakat yarayı iyileştiren bir ilaç mıdır peki.
Sekiz...
Gözlerini kapat her yer yanıyorken bir mili saniye de olsa mavi devekuşu olur mu,iyi gelecek güven bana.
Dokuz on...
Her yemeğin sonu tatlıdır,kapanış acı bir lezzetle son bulmuş olsa dair merak etme.


07.39 huzur üfle kaşığına,daha çabuk soğur çorban...



Ruhumun epudral felç ağlamaları


Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Gün doğuyor bir şiir gibi yavaştan.
Zifiri bir sessizlik teslim almış her yeri.
Şehrin bir savaş sonrasındaki ilk günü sanki,
Birkaç bitli güvercin ve bir karga kalan son askerleri...
Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Yumurta kırmızısı bir güneş saklambaç oynuyor,
rüyasının en ılık yerinde,yatağında yüzü gülen çocuklarla...
Hey hayat,
Ne hayinsin sen,
Tam da cehennemsin diye yakacakken dilimle kafamdaki bütün şehirleri...
Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Sana bakmaya çalışırken,
Yüzünü göstermemeye çabalayan bir güneşi 
doldurdun mu usul usul sen hiç bardağına...
İçtin mi hiç susamadığın bir anında yaşamayı, dudaklarından atan kalbinin damarlarına...
Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Özledin mi,gece boyu yazdığın güzel bir şarkıyı sabaha karşı yırtıp atacak kadar sonra.
Paramparça tüm notalar...
İçimdeki tüm piyanolar yanıyor kocaman alevler ile sanki.
Ve aynı anda hepsi çalıyor gibi çığlık çığlığa kafamda inanki...
Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Uyuyor tüm tabiatı insanın...
Yalnız şiirler ve kuşlar uyanık...
Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Kapatayım göz kapılarımı ki uyandırsın beni dün akşam tembih ettiğim saatim.
Kabadayı horozların şövalyeliğidir köy sabahlarındaki sarhoş naraları oysa,
İlk yokedici robot alarm çalan saatlerdir tavuklar duysa.
Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Uğraşma yetişemezsin hayalimin şehir kapılarına böyle,
Biletsiz soyunuyor hayaller,
Ne kekik,ne aşk ne de kimyasal düşler,
Asla anahtarı değil içimin şehirlerinin,
gezegenlerinin ya da şu uçsuz çıplak kainatların.
Sadece uzan dizlerime.
Koy başını önce başıma,sonra rüyalarıma ve düşlerime...
Tanışalım seninle yeniden o sabah gibi delice.
Bin yetmiş biriymiş gibi gir yeniden dudaklarımın kapılarından ruhumun anadolusuna...
Sabah beş ve üç çeyrek belki.
Her şey acı ve her şey düş sanki...

Ruhumun epudral felç ağlamaları,
Daha çok canımı yakıyor yakmamasından...


07.26 zor sabahların uğultusu kokuyor avuçlarımın simit fırınında şimdi...






4 Nisan 2024 Perşembe

Buluttan gömleğin kırmızı ağlıyor


- küçük kalbinin duvarında kocaman bir çatlak görüyorum oğlum.Ömrün kanıyor ılık ılık göğsünde.Buluttan gömleğin kırmızı ağlıyor.

İyi misin evlat ?

- ben bir beyaz kağıt,sen bir kalem.ben senin şiirinim be annem...Sen yaz,sen oku...derdim çoktur,sen bari beni kilimine doku...


19.06 seni çok özledim anne.

3 Nisan 2024 Çarşamba

Gecene rüya olur


- Aşk ateşi söner mi peki ? Zamana yenik düşer mi sevda ?

- ...
sevda köz olur,aşk dem olur da;
Ruh yanar,ömür pişer,
Aş hazrolur...
Hayal tutuşur,
Düş kora düşer,
Gün düşer,
Gecene rüya olur...


09.59 kimi gören deli sanır , azı görebilen dem...

2 Nisan 2024 Salı

Ahlar,yaşlar ve sevdalar


- En büyük yaşama motivasyonunuz nedir ?

- ...
Ben sevmekten döküyorum yükümü.
Sevmekten açıyorum çiçeğimi.
Sevmek benim suyum.
Satırım Sevmek,şiirim sevmek.
Elimde emanet Canan'ın yaşam ateşi,
Otuzaltı,bilemedin belki bende otuzyedi.
Nefesim sevmek benim.
Aşım,dostum,yolum sevmek.
Ağaçlar,yapraklar ve kağıtlar.
Hayaller,düşler ve rüyalar.
Aşım sevmek benim.
Ben sevmekten döküyorum yükümü.
Sevmekten açıyorum çiçeğimi.
Kanım sevmek,balım sevmek.
Gecem sevmek,günüm sevmek.
Yaşamam sevmek,ölümüm sevmek.
Elimde emanet Canan'ın yaşam ateşi,
Otuzaltı,bilemedin belki bende otuzyedi.
Tek nefeste düşer ruh candan,
Bir yağmur zamanı kadarda söner ateş,üşür ten.
Kabrim sevmek,duam sevmek.
Ağlasam sevmek,gülsem sevmek.
Ahlar,yaşlar ve sevdalar.
Elimi uzatsam sevmek,sırt dönsem sevmek.
Ben sevmekten döküyorum yükümü.
Sevmekten açıyorum çiçeğimi.
Kitabım sevmek benim.
Kağıdım sevmek,kalemim sevmek.
Yansam sevmek,sönsem sevmek...


09.46 içime yolculuk defteri.gün ne,zaman ne bilemedim zamanı ömrümün.


27 Mart 2024 Çarşamba

Yalana bir düş yazılır mı


Severek başlamıştım aslında.
Ama insanı sevmedim çocuk.
Adabı muhaşereti geçtim haydi.
Kişiliksiz omurgasız durulur mu hiç ayakta.
Yalanla bir çiçek sulanır mı,
Bir düş büyür mü hiç.
Geçmiş deyip geçilir mi,
Siyah kağıda şiir yazılır mı söyle.
Tarih adı yaşadığının,gururun varsa eğer.
Severek başlamıştım aslında.
Ama insanı sevmedim çocuk.
Söylesene,
Kişiliksiz omurgasız durulur mu hiç ayakta.
Yalana bir düş yazılır mı.


09.19 karganın düş orucu.karga kahvaltısını etmeden.



Metafor monologlar kenti kafamın içi


Bu topraktan yaratıldım.Bu toprakta doğdum.Çok çalıştım.Çok emek verdim.Yalanlarla sulanmış oysa diye korkuyorum şimdilerde bazı.Çok emek verdim.Gidemiyorum...
Ruhuma aykırı oysa.Bir damla yalan,bir damla karanlığı kaldıramam tarihimde biliyorum.Taşımam sahiplenmek istemediğim hiç bir yükü.Söylerim de taa en baştan bunu.
Bu topraktan yaratıldım.Bu toprakta doğdum.Çok çalıştım.Çok emek verdim.Gidemiyorum...
Bir iki üç...Bilmem kaçıncı dünya savaşı bu.Geliyor içten içe hissediyorum.Evsiz ekmeksiz.Belki düşsüz bile kalacağız kimbilir.
Elde kalacak bir nefes almak sadece o da belki...
Bu topraktan yaratıldım.Bu toprakta doğdum.Çok çalıştım.Çok emek verdim.Yalanlarla sulanmış oysa diye korkuyorum şimdilerde bazı.Çok emek verdim.Gidemiyorum...

Gün doğdu.Gün ağardı.Bir bardak su içti kalp ve uyandı...


08.54 metafor monologlar kenti kafamın içi ; yalan dolanla bombalanmış bu şehir,bu düşler...

Şairler şiir yazmaz çocuk


- Yazmak eylemi zorluyor mu yazanı ? İlham perisi diye bir şey var mı gerçekten yazan birisi için ?

- Şairler şiir yazmaz çocuk,şairler şiir doğurur...


08.03

Kediler,martılar ve düşler


Sabahın sessiz çıtırtısı.
Kulağımda evin yaşayan sesleri çalarken en sevdiğim şarkım diye etrafta,
Uykunun içindeki uykumdan uyanıyorum yavaşça.
Rüyanın içindeki rüyam.
Matruşka düşler kütüphanesi günler heybemizde peşi sıra açan.
Sabahın sessiz çıtırtısı.
Aynı günün türevi günler,kolyede inci bir ömür yağıp giden.
Yazılı bir hayatın en ezberini oynarken insan,
Doğaçlama yapanlar deli size göre.
Kim en insan,kim en güzel tüylere sahip yarışmaları bir de ağızlarda...
Saçma...
Sabahın sessiz çıtırtısı.
Bir bardak çay ile uğulduyor kulağımda yaşamak oyunu,
Sanki bir tren yolculuğu sabahtan hayallere yolu.
O kadar sabah ki yol,
Gün gibi açık sonra,
Ve o kadar gürültülü bu tren...
Herkes uyuyor yine de.
Yorgunsa yorgun,bitapsa bitap insan.
Ve raylar,ve bu demiri çekiciyle döven sesleriyle bu hayat,bu yol.
Ama herkes uyuyor yine de.
Sabahın sessiz çıtırtısı.
Kapadığım anda gözlerimi,açılıyor göz kapılarımın düşler perdesi...
Ne yazdıysam çocukluğumdan bu yana içimde adımlardan,
Oynuyor ruhum bu oyunlarını bir bir unutmadan üstelik hiç bir lafını...
Sabahın sessiz çıtırtısı.
Sahnesi bu gezegenin yaşamak,
Ve ışığı tutuyor şu güneş dedikleri haykırman için o içindeki tiradını...

Sonra ben yazıyorum yeni kitabımı,
Kediler,martılar ve düşler...


07.56 uyandım.şiir demledim.



19 Mart 2024 Salı

Sen divit, ben evsiz siyah bir suyum


Ceketini giymiş bir bulut gözlerine ilikli kapında.
Darılmış odanın kapısı yokluğunda sana.
Alfabemin ilk harfisin sen.
Kapat güzel gözlerini,güzel dudaklarını,
Çek sıcacık nefesini üzerimize.
Uyuyalım en taze en yeşil hayallerimize.
Aynı var aynı yok.
Can uçunca gerisi bomboş taştan bir et toprağa düşende.
Aynı vardan aynı yoktan.
Sen divit, ben evsiz siyah bir suyum...


21.12 aynada izdüşümü bir an.



17 Şubat 2024 Cumartesi

Üçe beşe bölmeyin kininizi ey korkaklar


Üçe beşe bölmeyin kininizi ey korkaklar.
Taksit taksit ölüm mü olur soymak icin cebi,bedeni.
Harami işi yağma bu.
Damla damla zehir saklamakta ne bardağıma,
Durma haydi bir anda gözlerime bakarak sok hançerini tek seferde sırtıma.
Nasıl diye düşünüp korkma cesaretsiz ey saf,
belki elimdeki bir ayna...
Belki o zaman damlar ancak karakterli bir asalet kalbi kırık bardağına,
Dolmaz asla ama.
Olsun.
Su tutmaz senin ruhun elbet bu belli.
Bu bitmez tükenmez korkak kötülük,bu çöl.
Ve ben göğün tek kükreyen bulutu bu alemde.
Yine de yağarım gürül gürül sicim sicim,
Bu korkulan çölün şu sıcağında,
Sadece ve bile,
Bir kaktüsün kucağında büyüttüğü biricik çiçeği için.
Üçe beşe bölmeyin kininizi ey korkaklar.
Taksit taksit ölüm mü olur ulan bir bebeği kibrit kutusunda yakmak için.
Çölüsünüz bu gezegenin adım gibi biliyorum,
Ayaklarımızın altından kayıp gitmeye mahkum.
Bir ağaç dikemezsin gönlüne,yeşil almaz ruhun senin,biliyorum.
Çölüsünüz bu gezegenin adım gibi biliyorum,
Ve susuzluk korkusuyla diz çöküyor aslanlar birer birer,yazık.
Oysa kurumuş dudakları çatlıyor bir şairin suyun yokluğunda.
Kanıyor dudaklar,tüm o afilli sözler.
Sızan kanını içiyor su diye dudağından süzüp,
Şu garip şair vampir.
Ve susuzluk korkusuyla diz çöküyor aslanlar birer birer,
Yazık...
Bu çölde susuzluktan  kurumaya yüz tutmuş deli bir porsuk,
Yürüyorum korkak aslanlar diyarından yana yana.
Yüzüme bile bakamayan cesaretsiz hayvan şehri.
Üçe beşe bölmeyin kininizi ey korkaklar.
Taksit taksit ölüm mü olur bir damla kanını emmek için tırtılın,yusufun...

09.34 düşler ateşinde kora cekiç vuruyor cümleler.Gözlerimde çapak çapak kör cesareti dövüyor yaşlar.



Kırlangıçlar kıştan kaçmaz çocuk


- Kış gelmeden sıcak diyarlara mı uçacak bu yavru kırlangıç peki şimdi ?

- Kırlangıçlar kıştan kaçmaz çocuk,
Bahar taşır tüm soğuklara.


08.13 Soğuğun yaz bahar düşleri...

12 Şubat 2024 Pazartesi

Ne zaman kurumaya yüz tutsam


Ne zaman kurumaya yüz tutsam
Bir çocuk seni seviyorum diyor
Suluyor içimin kış bahçesini.
Ne zaman kurumaya yüz tutsam
Bir şarkı tutuyor elimden
Konuşuyor yapraklarımla.
Ne zaman kurumaya yüz tutsam
Bir film ışık yakıyor karanlığıma
Bir ses yol gösteriyor seslenip ruhuma sanki.
Ne zaman kurumaya yüz tutsam
Bir kuş şiir okuyor göğe
Bir damla can suyu düşüyor tanrının gözlerinden karınca çölü yüzüme.
Ne zaman kurumaya yüz tutsam
Gecenin bir yarısı bir rüzgar kulağıma yaşa diye fısıldıyor.
Düşler sabaha karşı yeniden doğmama yardım ediyor.
Ne zaman kurumaya yüz tutsam
Şemsiyem dahi ters dönüyor,
Arkamdan yel itiyor,
Durma diyor gibi birileri.

Ne zaman kurumaya yüz tutsam,
Canım çok yanıyor.
Kuruyor yüreğim,çatlıyor şiirlerim.


10.08 kurak şehir düşleri...susuzluk karalamaları.


5 Şubat 2024 Pazartesi

did you see Otto ?

- did you see Otto ?

- No,i saw Anne Frank...


01.17 Ey Otto.nasıl bir acıdır o.herkes gitmiş,koparılmış yeşermeden,olmadan tüm dalların.bomboş ağacın.soracak sorun bile kalmamış yaşamak denen kuyuya.cehennem neresi,ve cennet kim?

Ey Otto.nasıl bir acıdır o.her nefesin çalınmış ciğerinden.mecali kalmamış hiç bir yazmanın kağıdında.ateşsiz alevleri doğuruyor ruhun yalnızlığın her saniyesinde.

Ey Otto.tükenmiş tüm ağlamaların gözlerinin sökük ceplerinde.nasıl bir kasırga o tek başınalık,tadılan güzel günlerin ardından.nasıl bir susuzluk o yüreğindeki,kocaman okyanustan bir dere ve içinde kurşuna dizilmiş vebalı bir fare.

Ey Otto.tüm tatlar uçup gitmiş dilinden sıcak ülkelere sanki.mutluluk ölmüş uçamadığı için yuvasında sonra.cehennem kaç adım ? Cennet kaç ateşi içmiş dudağından ? İnsan neresi bu düş kıtasında ?

Ey Otto.nasıl bir acıdır o.yaşamak ölmekten ne ara bu denli değersiz kaldı.

Ey Otto.kıyamet ne zaman geldi girdi koynumuza sessizce.ne gün ne gece ayrı şimdi.güneş bu gezegeni ne ara terketti.

Ey Otto.
Saat kaç ?
...
Ey Otto kaç.



Rüyalarda yıkadım kar tutmuş ellerimi


Gözümden eksik olmadı yaşım.
Yaşlarım suladı dövdüğüm kılıcımı.
Mumlarda dövdüm her akşam demirimi.
Rüyalarda yıkadım kar tutmuş ellerimi.


01.26 nokta.


2 Şubat 2024 Cuma

Üşümüş burnun


Ay karanlık.
Yaşları sağılmış gözlerinin.
Üşümüş burnun.
Soğuğa inat çıkarıyor yün eldivenlerini mısralar.
Parmak ucu açık şiirler öğleni oysa yüzün.
Ağlıyorsun, neden.
Ay karanlık.
Korkunun filizlenen gecesini soyunuyor suladığın endişe.
Bir filmde gördüm dün gece.
İki kurt var gönlümde.
Biri ateşten cesur,biri korkan rüzgarın ıslığından.
Hangisini beslersen o büyür içinde dedi filmdeki kız.
Ama aç bırakamam ben hiç birini.
Aç bırakmadım.
İki kurt var yüreğimde.
İkisinin de başını okşuyorum kızılderili gönlümce ben her gece.
Aç bırakmadım.
Bırakmam.
Ay karanlık.
Gün soğuk.
Kimsesiz adımlar.
Yalnızlığın yıkadığı ateşten dalgalar.
Ay karanlık.
Gece uzun.
Umut tükendi.
Ağzımda çengel bir iğne çocukluğumdan ruhuma takılı.
Zıplamıyor artık kovadaki çocuk.
Ruhum ızdırap denizinden kanayan sızan tek damla bir balık.
Kovada su kalmamış,boyumdan küçük.
Umut tükendi.
Zıplamıyor artık kovadaki çocuk.

Ay karanlık...
Düş soğuk...


08.53 bir türkü dinledim.teşekkür ederim türkü.

30 Ocak 2024 Salı

Beni üzen ne biliyor musun


Beni üzen ne biliyor musun.
Benden bir urmuşum gibi bahsetmen güne mektuplarında.
Bir bardak yağmuru içercesine yazıyorum oysa ben seni.
Temizin en temizi.
Safın en güzeli.
Tedavisi olmayan bir kanserim sanki satırlarında.
Kemo ölümler yolunda atılan o taşlar umrumda bile değil inan.
Her yerim kan,her yerim acı.
Canımı yakan,belimi kıran,terkedip fırlattığın o gül belkide.
İçim simsiyah.
Beni üzen ne biliyor musun.
İçindeki gardiyan.
İçindeki sağır cellat.
İçindeki inançsız ölüm meleği.
Her yerim kan,her yerim acı.
İçim simsiyah.
Kağıtlara saygımdan tutmayışım onları.
Şiirlerim uçuşan güvercinleri ağzımın.
Ve dilimin tünek sessizliği.
Beni üzen ne biliyor musun.
Tedavisi yok bir hastalık misali yazman beni  kağıtlarının saraylarına.
Üstelik en çok sen bilirsin,
Dermansız dert düşmedi asla toprağa bu cihanda.
Oysa kar yağan bir sessizliğin geceye adım atan hışırtısında yazıyorum ben seni.
Kıyamayarak adım atmaya.
Düşmekten korkmadan ilk defa,
Düşersem kar revan bir huzura uzanırım belki diye.
Beni üzen ne biliyor musun.
İçine doğru katladığım kağıtlar.
Sihri kaçmasın diye uğraş verdiğim satırlar.
Katlini izlediğim şu çocuklar,şu mektuplar.
Ocakla sevinmem,şubatla yanmam belki.
Beni üzen ne biliyor musun.
Köyümün güzel yolları.
Taş evim,çocukluğum.
Seninle gidemediğim bahçeler,
yol olmayan o yollar...
Düşlerim...

Beni üzen ne biliyor musun.
Beraber düşlemekten vazgeçmen...


23.19  kalbim beş oda bir salon.kalbim binbir dikiş.kalbim yangın çıkmış bir mezarlık.buzdan gece.yangın ardı,ölümle yıkanmış sıcacık toprak.










14 Ocak 2024 Pazar

Fethini talep ediyor ruhunun,saçlarının cennet kokusundan koşup


Piyano dinliyorum.
Seni seviyorum.
Soğumuş bir çay,porselen bardağım.
Elimde düşlerim karman çorman.
Ütopya hırkalar örüyorum. 
Söyleniyorum.
Elini bırakmak istemiyorum.
Piyano dinliyorum.
Seni seviyorum.
Islık çalamıyor benim çaydanlık.
Alınıyorum.
Bir kaç yumurta,bir tava.
Bayat bir şiir yetiyor doymama.
Ufalanıyorum.
Piyano dinliyorum.
Seni seviyorum.
On gündür sulanmamışım.
Unutulmuş tüm yeşil hayallerim.
Bir kaç zeytin,bir kaşık bal'a.
Kızarmış bir dilim şiir yetiyor mest olmama.
Piyano dinliyorum.
Seni seviyorum.
Ellerim saçlarının en sıcak tarağı.
Saçlarını bırakmak istemiyorum.
Ilık rüzgardan bir gerdanlığı çıkarıyor boynun akşamdan.
Burnum saçlarına dayanmış,
Fethini talep ediyor ruhunun,saçlarının cennet kokusundan koşup.
Sinemdesin.
Piyano dinliyorum.
Seni seviyorum.
Mezarıma düşen ilk tırtıl.
Kelebek olana dek şiir oku bana kabrimde olur mu.
Bilmem ki ne gelir elimdeki zar,bir mi iki mi.
Cennet mi cehennem mi yaşamak.
Hangisinden hangisine yolculuk.
Ve sensizlik kaç vesait mutluluğa dek.

Piyano dinliyorum.
Seni seviyorum.


22.47 katli vaciptir isyan eden tüm mısraların,kağıtlar kan boyanmasa...





9 Ocak 2024 Salı

söylenmemişler köyü mezarlığında


- Bitti.

- Bir çay demleyelim ve yeniden başlasın her şey o zaman sevgilim.Bardakların şıkırtısı avutsun kırılan kalplerimizi.Çay kaşıklarımız olsun kılıçlarımız ve çay tabağından kalkanlarımız.Bir sohbet başlat haydi durma, kaynayan suyun ıslığında söyleyelim en sevdiğimiz türkümüzü.
Bir çay demleyelim ve yeniden başlasın her şey o zaman sevgilim.Dudaklarımızı ısıtsın ilk yudumlarımız ve mühürlesin sıcak dudaklarımız kızgın kelimelerimizin kör kapılarını.Ruhlarımız çağlasın.Elele tutuşalım yeniden.Avuçların avcuma kaynasın.
Bir çay demleyelim ve yeniden başlasın her şey o zaman sevgilim.Susalım.Susuşalım seninle beraber elele.Tüm o yetim yaşlar gözlerimizi dağlasın.Burun buruna dayayıp,ruhlarımızın tüm o ağırlığını silip yırtıp,kapatıp gözlerimizi düşlerimizi koklayalım yeniden seninle haydi.
Bir çay demleyelim ve yeniden başlasın her şey o zaman sevgilim.Kandıralım seninle göz göze tüm yalanları.Doğrular doğuralım baş başa verip seninle yeniden.Şiirler yazsın sessizliğimiz.Mandalina koksun parmak uçlarımız o eski kışları anarken.
Bir çay demleyelim ve yeniden başlasın her şey o zaman sevgilim.Uzaklaşma lütfen.Tek bir güneşi var bendeki bu kainatın.Kıyameti üfleme güzel dudaklarından yüzüme.Yüzünü ellerimin arasına demirle yeniden ne olur.Uzaklaşma.Bilmem ben yalvarmayı köylü cahil deliliğimde.Öğretirsen denerim ama yine de.Öğret lütfen.
Bir çay demleyelim ve yeniden başlasın her şey o zaman sevgilim.Bardağın sıcağı elinde tutuşsun.Çayın dumanı gözlerinde tütsün.Şiirlerim teninin ılık ipek örtüsünde son bulsun.

Gitme...


Bir çay demleyelim ve yeniden başlasın her şey o zaman sevgilim...

23.39 söylenmemişler köyü mezarlığında bebek bir cenaze doğdu bugün.senin nokta koyduğun yerde benim başıma gökten üç nokta düştü sevgili.Ve ben üçünü de susup sakladım.

eksi ellibir, çoktan uyumuş rüyalarım


Ölüm yeşilden sende.
Aldan mordan geçiyor gülüşün.
Ellerim yıkık,dökük...
Bakışının yüzüme düşen dantelden gölgesi.
Zelzele her nefesinde titreyen gözlerin.
Düşlerim yıkık,dökük.
Ölüm gök rengi sende.
Aldan mordan geçiyor gülüşün.
Yaralarım yıkık,dökük.
Sözlerinin ince katil buzdan bıçak yağmuru.
Deprem yemiş zavallı üşümüş yalnız yüreğim.
Ölüm tan rengi sende.
Aldan mordan geçiyor gülüşün.
Şifalarım yıkık,dökük.
Cennetimin bağrı sökük.
Ölüm can rengi sende.
Aldan mordan geçiyor gülüşün.
Türkülerim yıkık,dökük.
Saçlarının yanağımı okşayan mavi pazartesi kokusu.
Boynunun yavaştan şiirden dönüşü.
Ölüm ılık çay rengi sende.
Aldan mordan geçiyor gülüşün.
Umutlarım yıkık,dökük.
eksi ellibir,çoktan uyumuş rüyalarım...



22.29 eksi ellibir.çoktan uyumuş rüyalarım.




7 Ocak 2024 Pazar

şafak göğe kırmızı bir elbise dikerken


Sevda çizikleri.
Tebeşir tozu parmağında.
Pencerede tıkırtısı göğün.
Kafamda yeşilden filiz veren o bebek düşler.
Pedallar boşa dönüyor bir anda.
Zincir yağı avcumda kararan bir akşam sonra.
Sevda çizikleri.
Bir cebir mucizesi ellerinin girdabında dönen o eşsiz çorba.
Tencerede şarkısı mutluluğun.
Güzel ekmek.
Mutfakta bir şiir akşamı her an yarda.
Sevda çizikleri.
Tepetaklak dizlerimde yaşamak.
Ve yara bantları merhemsiz ıslak ekmek duvarda.
Sevda çizikleri.
Nereye saklandın gözlerimden kaçıp ey ağlamak.
Yağmur duası.
Yarım yamalak abdestler ülkesi.
Düş kuran kuzular sınıfı ömrümün çayırı.
Çobansız ağlamalar atlası yüreğim.
Sevda çizikleri.
Sıcak ekmek şafağı bir sabah sonra gülüşün 
hatrımın duvarında.
Yara kabuğu düşler sokağında.
Rüyaların yağmuru bu.
Sevda çizikleri.
Ve bir kuş eşyalarını topluyor yuvadan.
Ihlamur kokuyor yüzünün ateşinde demlediğin gülüşün.
Bir damla bal.
Sessizlik öksürük seçiyor.
Sevda çizikleri,
Yarın yokmuşcasına yarını kanıyor,
şafak göğe kırmızı bir elbise dikerken...


05.54 erken.çok erken.şafak göğe kırmızı bir elbise dikerken...


5 Ocak 2024 Cuma

Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına


Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına.
Uçurum pencerenden çağlayan gibi düşen o masum yetim çocuk parklarına.
Oyunsuz ağlamalar bahçesi takvimde gün.
Düşsüz bir gün kurusu yalan cansız gülüşün dudaklarında.
Neyin var sevgilim,iyi misin.
Dudakların mor bir yonca kaderimin şanssız çayırlarında.
Aklımın dalına dünden bir kuş süzülüp kondu sonra : 
dün gece mezarlıkta mı uyudun sen?
Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına.
Fırtınalar cıvıldaşıyor,
eskimiş ıslak bir baharın gazeteden resmi asılı kafamın çatlak sıvalı duvarlarında.
Bir arının kanat sesi kulağımın ahşap kapısında sonra.
Gece.
Sokak.
Karanlık olmayan karanlıklar.
Şehrin karanlıkları bile yalan aslında.
Mum ışığına hayran böcekler tiyatrosu gülüşün bugün.
Mutluluğunun yaprakları yemyeşil,
ne mutlu.
Gülümse sen.
Gülümsesen.
Keşke.
Keşke.
Keşke...
Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına.
Etme.
Yüzme derini ruhundan sıyırıp,
vicdanının pırıldayan keskinliğine kurban verip.
Kesme.
Şehrin yalnızlıkları bile yalan aslında.
Yağmurun ılıklığında ayağında terlikten bir düş giyili,
ve bir çamur heyecanı asılı yüzünün al bulutunda sonra...
Şehrin susuzlukları bile yalan aslında.
Kırık bir bardak yarısı dolu ılık dudağında.
Ben ise şimşek düşmüş yanan bir ağaç misali kanayan dudağımda,
En çok seni ekiyorum kağıdımın çorak toprağına.
Can suyum fısıltılarımız kulağımda.
Şehrin oyunları bile yalan aslında.

Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına.
Ve ben ardında,
ayak izlerinin mektubunu okuyorum kızıl derili ruhumun çıplak adımlarında...


22.47 nasılsın tembel kız.