Ağlaya ağlaya koşan piyano notaları asılı duvarda.
Yüzümde,bir kış sahiline belli belirsiz aralıklarla vuran denizden bir telaşın endişesi.
Aralık on altı.
Sarılıyorum ince yeşil montuma.
İçimde,üşümek isteyen çocukluğumun bayat ekmek domates düşleri...
Aralık on altı.
Biritanyasında doğsam bu gezegenin,
Acaba şiiri olabilir miydim ülkenin?
Fakat ben Ay doğumluyum,yani nafile.
Yıldız tozundan uçsuz bir kumsal,denizsiz kimsesiz...
Yıldızlardan ışıklı karanlık bir deniz her yer...
Aralık on altı.
Kuru yük gemim şiir yüklü.
Ve yükü şiir gecenin.
Gri kocaman bir battaniye bacağımın üzerinde tüm okyanusum.
Battaniyem altında yirmi bin fersah.
Her yer fırtına,her yer rüzgar.
Bir ölsen bin dirilir ölsen de ıslak tüm o korkular.
Aralık on altı.
Sırtımı sıvazlıyor usul usul sıcak su torbası piyanoda,çorabını çıkartmış sessizce yürüyen o küçük notalar.
Derimi yüzüyor bayramındaki o masum kuzular.
İntikam.
Kan.
İmtihan.
Kime göre başarılı ya peki o çocuk,
kağıdı sayfalarca bıçaklamış,
belki defalarca yüz almış ama,
Ve o sokakta küçük kediyi korkutan.
Aralık on altı.
Uzaydaki o kimsesiz kozmonot kalbim,yapayalnız.
Sessiz bir cehennem bu yanık kokulu koca mangal,
fezadaki bu bitmez boşluk.
İçimdeki kainat.
İçindeki okyanus.
Cehennemin üşüyen ellerimize değen o sıcak küfrü,
Ve avcunda donarak ölen o eli bıçaklı yaralı aslan gurur...
23.21 aralık on altı.çöl yaşayanı.avcumda kuruyan süs kaktüsü.saklanbaç.saklankaç.küçük saksının altına saklanan o çocuk şiir...