17 Haziran 2010 Perşembe

şimdi taşıyor kelimelerden yazılanlar...


önce eksiliyordu harfler tek tek...
şimdi taşıyor kelimelerden yazılanlar...
bardağından taşan damlalarda yansıyor zaten yüzün perdeme...
iç burkan burkukluğu görmek zor değil bileğinden,
belli yeterince zaten...
ve sihri ben değilim bu zulmün,duvarındaki resmin...
taşan harflerin yatağından akıyor ismim usul usul...
bakışlarımdan esiyor üşüyerek sessiz bir akşamda zaman,
gözlerim musul...
yağmur yağıyor yağmuruma balkonumda...
hiçbirşey ekmediğim saksımdaki toprağımda,
bir mısra baş veriyor yeşilden yanağıma...
sonra bir tokat kızarıyor onbeşlik yanağımda ardından koşan...
sarılsa sarılmalarından düşen...
kızma...
kızsan utanıp küsen bir çocuk ağlıyor akşamımda...
kararıyor sabahımdan sana günbatımlarım oysa...
eğer kaçtığımız o'ysa...
ne istiyorsan yaz elimdeki sararan kağıda açıkça,
ekmek almaya bakkala giden çocuk yüreğime sıkça...
böyle alışık çünkü,
kızsanda sen,
lütfen vurma satırlardan zincirlerini kağıtlardan sırtıma...
parçalanır taşlarım düşlere,
beş taştan düşüp cız oynar avuçlarımda zarlarım...
pencere önü kuştur benim yağmurlarım...
dua et uçar...
dua et düşer...
dua et kaçar...
ne yöne baksan güneş açar susuzluğum...
ne yöne baksan susuz kalır ıslaklığımdan çocukluğum...
aynayı kendine tut birde istersen,
silahını düşürüp ellerinden istemeden...

2 yorum:

üryan dedi ki...

"pencere önü kuştur benim yağmurlarım..."

benimse yağmurdan ağırlaşmış kanatlarım...

e.t. dedi ki...

ve yağmurdan ağırlaşmış kanatlarımda, üşüyen bir yorgunluktur şehre uzağından bakışlarım...
pencere önü kuştur benim yağmurlarım...
yağmurlarımda ıslanmayı sever
dua ederken cami önündeki
kalabalık yalnızlıklarında tüm
ıslak kanat kuşlarım...