24 Haziran 2010 Perşembe

öyle bir uçur ki acıların eşiğini gözlerimden,bir daha kimseler yakamasın canımı...


yak canımı haydi durma...
soyundum tüm cesaretlerimi üzerimden şimdi...
çırılçıplak tenime korkularımı giyindim istediğin gibi...
yak canımı haydi durma...
öyle bir yak ki canımı ,
tende yanıklar
avuçlarda sızılar hissedilmesin bir dahalarda hiçbirzaman,
gökyüzüme uçur acılarımın eşik değerini,
ellerinden göğe yükselen bir uçurtma gibi...
öyle bir uçur ki acıların eşiğini gözlerimden,
bir daha kimseler yakamasın canımı,
yaksada, tavşan acılarda gözlerime küsenlere
dağ kadar kayıtsız kalsın tenimde ruhum...

korkut beni haydi durma...
korkusuzluğu buda tenimin dallarından...
dikenleri kes kopar gül bahçesi sözlerden...
yüz tenimi bedenimden ruhumu yakarken mavi alevlerin ile,
al haykırışlarımı pencerenden odana,
ve nefes diye üfle çırpınışlarıma gülümsemeni...
korkut beni haydi durma...
salla beni yangınların beşiğine yatırıp gecen boyu...
alla beni dökülmeye çekinen kanları içimden söküp,
yağdır üzerime nazlı kan yağmurlarını...
kıpkırmızı başlıklarıyla geçip gitsinler önümden
bir masal gibi,
beyaz gelinlikleriyle ağlayan tüm kan duvaklı,al yanaklı
kırmızı başlıklı yoldaki umut sepeti kızlar...

gökten üç kuş düşsün başımıza...
üçüde biz dileğimizi dileyemeden daha,
göçüp gitsin uzaklara...

Hiç yorum yok: