10 Haziran 2010 Perşembe

sustu gün...


şiir gibi saniyeler besliyordu avuçlarının içinde...
küçücük elleri o kadar sessizdi ki...
çınlıyordu parmak uçlarındaki uçurumdan korkan kulakları...
titriyordu tüm düşleri gecenin rüzgarının altında...
üşümüştü sabah ezanları kızaran yanaklarında...
utanmıştı çocukluğu, olgunluğunun tuttuğu ellerinde...
sussa bir dert konuşsa bir dertti,
düşmesini istemediği takvim yaprağında zaman...
şiir gibi saniyeler besliyordu avuçlarının içinde...
bembeyaz bir gelinlikti tabutu cevizden sanki,
ve tabutunu darağacında sallanırken izliyordu...
ne zaman dursa sallanışı,
dokunup ipteki sallanışın sesinde
yara kabuklarını tekrar tekrar kaldırıp kanatıyordu...
yaralarının iyileşip geçmesini istemiyordu sanki...
şiir gibi saniyeler besliyordu avuçlarının içinde...
arzularının şelalesinde ne kadarda çok balık yüzüyordu,
ne isterse aç ruhu tutup yakalıyordu,
öpüp tekrar suyuna bırakıyordu...
bir ölümdü orucu dudaklarının sessiz köyüne saklı,
ölüme aç teninde yaşamı gözü kara yiyiyordu...
şiir gibi saniyeler besliyordu avuçlarının içinde...
çocuk parkıydı gözlerinin karanlığına mezarlığı...
içinde büyümeyi reddeden bir çocuğu büyütüyordu...
doğduğunda gebeydi yarınına...
ve her gecenin sabahında şafak ezanında
yarınını doguruyordu sessiz feryatlarında acılarla...
her gecesini büyütüp akşamından,
yarınını acılarla doğururdu her sabahında...
bıkmadan usanmadan...
beni doğurdu dokuzunda
ve öldü gözleri bir gün sonrasında...
şiir gibi saniyeler besliyordu avuçlarının içinde...
hep özlüyordu tüm özlemeleri...
hep özlemdi özlediği...
bilmiyordu terkedilmenin sonra kanayan yanık sızısını,
terkedilemeyecek kadar güzeldi...
şiir gibi saniyeler besliyordu avuçlarının içinde...
sustu takvimlerden başını eğip bugün...
sustu gün...
ve yağmur altında ansızın kalıp susayanlara su verdi, dün...
sırılsıklam ıslaklığında, susayışları ıslanmayanlara
tüm susuz boğulanlara yas tuttu siyahlarını giyip
gökyüzünde bulutlar büsbütün...
ağladı sarhoş,
ağladı berduş,
ağladı evsiz,
ağladı yurtsuz,
ağladı gün,
ıslanan gözüne yoldaştı şehir,
ıslaktı tüm sokaklar yollar
hemde büsbütün...
gökyüzü toprağına yağdı günlerdir bütün gün...
ve ne kadar uğraşsada balkonunda,
bir türlü yanmadı dudağında sırılsıklam ıslanan
o tek nefes tütün...
gözleri kurumasına izin vermedi bütün gece,
dudaklarına asılı tütün yapraklarının...
ağladı gün,
ıslandı tütün...

* onuna ağıt susadım bugün,
onuna ağıt sustum...
onuna ağıt içimde bir kainatı kustum bugün,
onuna ağıt dağladım tenimde tüm dualarımı dün,
onuna ağıt sustu gün,
onuna ağıt ağladın...
onuna ağıt dağıttım kendimi...
onuna ağıt kızdım herşeye,
onuna ağıt kızdı küçücük henüz mahşere...
onuna ağıt düştü yaprak, bağlamamdaki dalından...
ona ağıt sustun sen tüm türkülerinden...

yeri cennet olsun,nefesleri tenine dokunsun,elleri saçlarında,yüzü düşlerinde,gülüşü gülüşünde gezinip tekrar can bulsun...adımlarının izinde büyüsün kocaman ruhun...amin...

1 yorum:

üryan dedi ki...

acıttı..