7 Mart 2011 Pazartesi

gümüş sedefli bıçağımın ucuna eğilen...


gümüş sedefli bıçağımın ucuna eğilen,
kurban olunası bakışlar devriliyor gözlerinden yüzüme sonra...
kayaları bileyleyen keskin bir dere sanki kırılan bakışların.
susuyor içimde ölüm,
saklanıyor içimdeki katil gecesine aniden...
yüzüm karanlığına çekiliyor adım adım gerileyip...
ve,
devşirme bir gülüş tomurcuklanıyor sonra gamzen ile el verip.
huzur,çekip yoluna gidiyor yolumdan uzaklaşıp...

gümüş sedefli bıçağımın ucuna eğilen,
kurban olunası bakışlar devriliyor gözlerinden yüzüme sonra...
ben dağların saçlarını tarıyorum ellerim arasında derde kedere dalıp.
kusuyor içimde yürek kanını,
asıyor kızıl kıyamet yüzü gibi gök kubbe tan'ını...
kızıyor ay...
kızışıyor gülüşüne hapsolan gecesinde güneş...
bana sol yanağından al'ını helal et,
ki yanaşsın öksüren motoruyla mora vuran dudağının iskelesine yüzüm.

gümüş sedefli bıçağımın ucuna eğilen,
kurban olunası bakışlar devriliyor gözlerinden yüzüme sonra...
belimde bir katilin bakışları ışıldıyor yüzüne aynam diye,
sözüne hayran susuşlar uçuşuyor dallarımdan yağmur öncesi gök yüzüme.
düş sürüyor yüzümün tarlasını düş...
sabanına cellat mısralar kesiyor her satırın başını,
sırf sen yükselip alçalan göğsünde bir nefes zaman dinlen diye...

gümüş sedefli bıçağımın ucuna eğilen,
kurban olunası bakışlar devriliyor gözlerinden yüzüme sonra...
sesimden yakıp beni,külümden yıka yüzümü...
akla tenimi avuçlarında af dileyen tüm günahlarımdan...
külümü yüzüne sür beyazdan yazmanı dudağınla sıyırıp,
sakla bizi yüzünde durmadan kirlenen bu dünyadan kaçırıp haydi...

gümüş sedefli bıçağımın ucuna eğilen,
kurban olunası bakışlar devriliyor gözlerinden yüzüme sonra...
katili kim bu güzel yüzün soruyorum kendime,
ben susuyorum tüm sessizliklere yüzümü çevirip...
ve seni soruyorum dil-siz'liğime...

21.40 akşama vuran ışığın tüten dumanı....

Hiç yorum yok: