bir sene on beş gün yattım
gözlerine hapis bu aşkı...
ayagıma prangaydı güzel gülüşün
bilegime kelepçe iziydi sesin...
bir sene on beş gün yattım
gözlerine hapis bu aşkı...
kalbinin derinlerinde çok gün hücre cezası aldım
yapayalnız ve nemli...
göz göze...
düş düşe...
agzımda öksürüklerimin kanı
mendilimde kanayan tüm şiirlerin kızaran lekesi ...
bir sene on beş gün yattım
gözlerine hapis bu aşkı...
o kadar büyük bir suçtu ki seni sevmek
müebbet kalmak kaderim sanıyordum...
kalemimi kırdılar
idam verdiler ve tüm kapılarımı açtılar...
yüregine hapis ruhumda ölümdü özgürlük...
kalbinin kapıları sonuna kadar açıldı önümde...
ve çıkışımı imzaladı imzacı...
yuvasından düşen yavru bir kuş kadar özgürdüm artık bu soguk şehirde...
tüm sıcaklıgımı yüregindeki koguşuma saklamıştım ben oysa ki...
bir sene on beş gün yattım
gözlerine hapis bu aşkı...
ne kadar da güzel gelirdi oysaki
demir parmaklık kirpiklerini okşamak bana ;
bakışlarının nezaretinde...
uç diye dışarıya bırakılan kanadı kırık bir kırlangıcım şimdi gökyüzünde...
turistiyim kendi kentimin...
hapsi sen mahkumiyeti ben bir sevdanın
lekeli sayılan temiz kagıdıyım şimdi...
koguşundan kovulmuş
soguk şehirde her kapının kapandıgı
azad edilmiş bir lanetliyim şimdi gecede...
tüm çıglıkların susması gereken
bir yeni dogan koguşu sanki şehrin geceleri...
bir çıglık tüm çıglıkların habercisi...
içimde yankılanan öksürükleri yutuyorum şimdi...
agzımda demire yaslanan bir kan tadı
ve dudagımda kuruyan kan lekesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder