2 Kasım 2008 Pazar

bulutlarından düşüyorum yagmurların bugün...



bulutlarından düştüm yagmurların bugün...

bugulu bir tren penceresine başını dayayıp

hayaller kuruyorum sıcacık...

karlı bir günün tren yolu bu teptigim

uzuyor istasyonlar boyunca sanki hayat...

pencerem buz gibi yastıgım oluyor kafamın altında
işte böyle zamanlar

bugulanıyor cam...

bugulanıyor bakışlar...

soguk cama dayanmış kafamda sıcacık hayaller ısıtıyor içimi

bugulu cama dayanmış başımdan dumanlar tütüyor usul usul...

bulutlarından düşüyorum yagmurların bugün...

ray seslerini ninni yapıyorum pencereyi yastık kendime

gözlerimden geçiyor sayısız yollar

parmagımın ucundan şiirler yazıyorum bugulara camlara

bir ilkokul tahtasını siler gibi sonra

bir nefes hohluyorum tüm yazdıklarımın üzerine

ve siliyorum herşeyi silbaştan

tertemiz bir tahta oluyor

başımın yastıgı
bugulu pencerem...

bulutlarından düşüyorum yagmurların bugün...

avuçlarımın içinde gökgürültüleri patlıyor

avuçlarımda saganak bir yangın

ama ellerim üşüyor yolların kıyısından geçerken

bulutlarından düşüyorum yagmurların bugün...

trenim bir mirasa yol alıyor
gidiyoruz geride bıraktıgın herşeye dogru işte
bulutlarından düşüyorum yagmurların bugün
bir trene atlayıp bu şehri terkeder gibi
binip bu kentten sana kaçar gibi...
gidiyorum yalnızlıgımdan uzaklara...
senden bana gülüşlerim miras kaldı yüzümde
sensiz bir zenginligin zevksiz gölgesindeyim yani anlayacagın
tadı yok tatsızlıgımın bile...
senden bana gülüşlerim miras
bir kumru ölür her güldügümde
bir martı aglayıp çıglıklar atar ıslak çatılara
bir kedi simsiyah tüyleriyle yas tutar bir ömür boyu sana...
bulutlarından düşüyorum yagmurların bugün
çiçeklere çig gözlerime yaş düşüyorum
sensizligin kış sabahlarında üşüyorum
bulutlarından düşüyorum yagmurların bugün
tenimde tenin
dudagımda tadın miras bana...
seni özlüyorum...
yüregimde dün akşamdan açık kalan bir pencerenin sabah serinligi
avuçlarımda sabahların taze simit sıcaklıgı var
ama sabaha inat uyanmıyorum yinede
küsüyorum güneşe...


Hiç yorum yok: