25 Şubat 2009 Çarşamba

mutluluk...



bir tanrıçanın uşagıyım diye övünerek gezmektense , yeryüzünde degersiz hayatımın tek hakimiyim diye çayırlara uzanıp anlamsızca gülümsemeyi ve kulagıma taktıgım kirazlarla bir çayır tavşanına hava atmayı MUTLULUK sayıyorum...
çobanın feryadı...

sapanımın hayali...


o kadar insan arasından , insan kumsalından özenle seçtigim ve en uzaga fırlatmak istedigimsin...sapanımın hayalisin...yoragın içine özenerek yerleştiriyorum seni , beşigine uyurken yatırdıgın bir bebek gibi.. heyecanla geriyorum sapanımı. bırakıyorum tüm heyecanımla seni gökyüzüme düşlerime...tüm heyecanımla, seni izlemeye kendimi teslim ediyorum o birkaç saniye boyu...yumuşacık deri yoragımın gidişine üzüldügü tek hayalisin...uç bakalım ...uç ve benden çok uzaklara düş oldumu minik çakıl...güle güle güzel çakıl...

bazen kazanmak kaybetmek ve kaybetmek kazanmaktır…engelleyemezsin...benim bir çekmece dolusu acılarım var…ve hepsini o kadar tatlı tatlı biriktirdimki atmaya kıyamıyorum…acı bazen güzel bir yemegin vazgeçilmez harcı olabiliyor…işte bu yüzdendir tüm dolabı atsanda o bir kat çekmeceyi atmaya kıyamaman…yaman bir türküdür bazen zaman…kıyamam…

kaptanın seyir defterinden...şubat yirmibeş...


kaptanın seyir defterinden...yirmibeş şubat ikibindokuz saat onaltısıfıriki...gökyüzü buz gibi sokaklar soguk...tıpkı eski günlerdeki gibi üşüyor tüm aşıklar caddelerde meydanlarda...ne zaman sevdigi insanın ellerinin ve parmaklarının üşüdügünü görse bir sevgili , onunda kalbi üşüyor...yüreginden bir eldiven örüyor ve uzatıyor üşümüş bakışlarından ellerini , üşüyen sevgilisinin ellerine...yada kendi eldivenlerini çıkarıp giydiriyor...heyecandan sımsıcak , avuç içlerinin heyecanlı sıcagıyla ısıtılmış bir eldiven bir aşkın itiraf mektubu olabiliyor bazen...
lo ,kaptan ...

24 Şubat 2009 Salı

var ...



çabuk kirlenir diye kimsenin almak istemedigi beyaz hayallerim var...

dört patili sevimli düşlerim...

siyahını üzerinden çıkarıp tüm yaslarından kaçan bembeyaz siyahlarım var birde...

toplarım ,tüfeklerim ...

cephanem kalemkutum...

sıfırbeş milimetre kurşunlarım var...

çabuk kirlenir diye kimsenin almak istemedigi beyaz hayallerim var...

siyaha kavuşmak isteyen beyazlarım...

var...

kocaman patilerimin arkasına saklanan

korkmuş adımlarım...



lo , tolga

16 Şubat 2009 Pazartesi

benim yanık kanatlarım var... sırtımda acıyan anılarım...



İranlı şair der ki " Aşka uçma kanatların yanar." Mevlana der ki "Aşka uçmayınca kanat neye yarar."

ekşi bir tad bugulanıyor dilimde...



ekşi bir tat bugulanıyor dilimde...
rengi limon , tadı sarı bir ölüm ıslanıyor gözlerimde
bakışlarım yeşil bir huzur örtünüyor üzerine
ekşi bir tat bugulanıyor dilimde...
karadut mor bir soguk vuruyor dudaklarıma
kalbim can gibi çekiliyor parmak uçlarımdan yüregim sırtlarına.
ekşi bir tat bugulanıyor dilimde...
gözlerimden süzülüyor sicim sicim gülüşler
dökülecek denizi olmayan yetim ırmakların şırıltısında
sallıyorum hayallerimi
ve beşigimde mektupların
ekşi bir tat bugulanıyor dilimde...
gözlerim yanıyor
bıçagın , genç ve güzel sogan ile sevişmesinde
bıçak kanıyor
sogancık aglıyor
ve benim gözlerim yanıyor..
itfayesi yaşlarım yangınlarımın...
ekşi bir tat bugulanıyor dilimde...
küllerimin sızılarından dinliyorum seni
yangınlarımı özlüyorum
ateşe veriyorum tüm sözlerimi...
ben üşüyorum ve tüm yangınlar üşüyor düşlerimde...
ve seni özlüyorum bir yagmurun altında ,
ekşi bir tat bugulanıyor dilimde
ve ellerim ceplerimde...
fotografın ellerimde...

azrailim beyaz giysin neolur...



azrailim beyaz giysin neolur
dolaşalım bir gün boyu elele
uzanalım yemyeşil topraga
ıslak çimlere yumalım gözlerimizi
saklanamadıgımız tüm saklambaçlara inat
sayalım sonsuza dek...
azrailim beyaz giysin neolur
kanatlarını okşayayım
saçların misali...
azrailim beyaz giysin neolur
elele tutuşup yürüyelim ölüme...

küçükken...



küçükken , minik bir çocuk öptü mü seni ?
öpüşürken neden gözlerini kapatırlar çocuklar biliyor musun?
çünkü aşklarından gözleri kamaşırda ondan...
'' bir milyonerin ilk aşkı '' isimli kore filminden bir diyalog...

davul zurna az mı yoksa sivrisinek saz mı ...


kaç özgür kuş öldüğünde anlayacaksın acaba ; o kafeste yaşam verdiğini sandıgın esir özgürlüğe, tellerden havadar bir tabut çaktığını aslında...verdiğin her damla su ve her tane yem ile bu çekilmez esareti uzatıp durduğunu ne zaman anlayacaksın acaba...bırak her özgürlük doğduğu yerde yaşasın...altın kafeslere hapsetme özgür düşleri... ölüyor gözlerinde tüm umutlar tek tek düşüp...avuçların mezar, parmakların mezar taşı ve gözyaşların sevenlerin mezar sulayışı...anla artık kırılmalı kesilmeli tüm bu teller...yada kapısı açılmalı kimseye çaktırmadan bu kafesin gizlice...kendine bile söylemeden sessizce...

15 Şubat 2009 Pazar

ps : ı love you ...


naber günlük...iyi misin...beni sorarsan pekte iyi sayılmam...hatta bok gibiyim desem tamda yeridir...ps : ı love you filmindeki holly gibi hissediyorum kendimi ... ve holly'nin annesinin söyledigi gibi : hepimiz yalnızsak eger , yalnızlıgımızda beraberiz demektir ...bayıldım bu söze...film izlemeyi seviyorum çünkü içinde özledigin bişeylerden kırıntılara rastlayabiliyosun...ihtimal taşıyabiliyosun...iyi geceler sevgilim günlük...saat : 03.43 ve yazan yine ben ...
*ps:ı love you 'anlamı dipnot : seni seviyorum demek...