24 Şubat 2012 Cuma

gece voltası...


boş sokakları yürür gibi,
bomboş kağıtları yürüdüm önümde gece boyu...



* yazmadım ama buradaydım.


vakit,04.03

...Ya Sonrası



kısılmıştı sanki sesi tüm dünyanın...
tüm teselli sözleri,
dokunmaman gereken kesme bir vazonun içinde ıslanmışlardı gözyaşlarınla...
zaman akmayacakmışcasına adım atıyordu duvardaki yatağında sanki...
yavaş çekimde yürüyordu gözlerinde git gide dahada sessizleşen saniyeler.

kısılmıştı sanki sesi tüm dünyanın...
yanıyordu her yer bakışlarında,
yanacak yeri kalmadığı halde daha fazla...
ayakta zor duruyordu yüzün.
buz gibiydi ayakların altında güneşin bakışlarına teslim olsada o taşlar.

kısılmıştı sanki sesi tüm dünyanın...
ve sıradağlar gibiydi omuzomuza tüm insanlar.
yorulmuştu dudaklarında ıslak kokusuyla fısıldayan sessiz duaların.
o anonsun tutuşturduğu tüm masum bakışların...

kısılmıştı sanki sesi tüm dünyanın...

ve önümüzde,
musallasında,üşüyen sırtıyla dünyanın en güzel şiiri uzanıyordu...
ardından herkes çekildi kendi yaşamlarına yeniden...
bir yalnızlık kaldı geride ki sorma sakın hiç.

asıl zor olan,

peki Ya Sonra...


* kırıldı kalbin.değişti zaman gözlerinde bundan sonra biliyorum.artık ne film izlemek aynı kalacak akşamlarında,ne radyonun sesi mutfakta...değişecek herşey gözlerinde...mevsim buğulanacak her daim bakışlarının güzel penceresinde...sabahın başka,akşamların başka can yakacak şimdi sana...cumalar başka,pazarlar bambaşka kokacak pencerende...

ALLAH huzuruna sarıp versin sabrını sana...

amin.

bir yusufcuk izledi göğünden seni...

zaman,
anlatılamaz çok zor zamanlar avlusu...

bugün cuma...


başımız sağolsun...

14 Şubat 2012 Salı

boşver konuşmayalım bu gece.


naber günlük ?

boşver konuşmayalım bu gece.

zıbar yat ağaç kokusu kalbinle gönlünce...


vakit,

00.03'ten düşen pişman mutluluklar vaktidir zaman...


* tüm kabusların dahi uyku vaktidir balkona vuran şafak kokusu...

bilmedim hiç.


bilemedim...

katilinin saçını tarıyordu tüm sevgisiyle bu dünya,
kim daha tutkulu bir cesetti,hiç bilemedim...





vakit;
23.55'in utanan karanlığı...

ve sus vaktini istedi gece şehirden...


yorgundu akşamüstü...
ve sus vaktini istedi gece şehirden...
sonra,
bir yağmur yağarmışcasına düşeyazdı göğünden,
şehir yüzünü yıkadı...
ve akşam battı kıymık misali,sessizce uyanan gecenin tenine...
bir şiiri suladı sırtı dönük şair,
ıslanan toprağın yüzünde,
masum filizler mısralandı...

* yazın hınzır düşleri...

vakit;
23.49'dan hallice...

1 Şubat 2012 Çarşamba

ve masal uyumuş...


bardak dolu taşarcasına,
cam çatlak ve biraz sonra kırılacak korkusunu yakıyo bakan gözlere...
ama bir damla bile dökemez ya bazen bulut dolsada taşsa da...
işte öyle kırık bir kalemle oturmuş gibi kalbim sanki kağıt başına...
iki kömür tanesine bakıp yazılır mı ki diyorum,
yalandan yüreğimle konuşup...
ama yazamıyorum hiçbirşey...
kendimi kıramıyorum suyumu yağmak için,
ve çatlaklarımdan çatıyorum kaşımı sürgün sessizliğime,
sırf kimse görmüyor diye...
üstelik ben bile...
öyle işte...


*çatlak bardaktan ışıldayan oda duvarları,
günlük olmuş kardan adama.
ve masal uyumuş...

22.43

göğü yürürcesine ağlıyorum seni;
silmiyorum yaşlarımı,
yüzümün çizgilerine serip kurutuyorum seni...
yüzüm tuzlu sızılar bahçesi...

vakit,aydan zamanlar gökte yine...