Rüyanda görmüşsün beni,öyle dedin.
Cehennemin işlemeli ceviz kapılarında beklemişim seni bir gece boyu,
Kafa tutmuşum ateşlerine tüm dünlerin,
Aşk sarhoşuydum hep ben bilemedim,
Emin olmak için sanki,
sokulup sabahın ilk ışıklarının dudaklarına,
ısırmak istercesine tüm pişmanlıkları ılık tenlerimizden sökercesine,
Öpmüştün beni,yüzüme bakıp merakla.
Yaklaş sokul koynuma kanat çırpan hafif adımlarında çıplak ayak uçlarının.
Hatırlarsın,
Dandik bir divandı karşında bu sevda aleminde tek sandalım,
Ve sarayının karşısına bağlıydı tüm masallarım.
Gir koynuma sevişelim bin pişmanlık bin yanlış tutuşsun köylü gönlümün sıvasız gri odasında ocakta...
Salon çam sakızı,kozalak koksun kan dolan terli yüzümüzde...
Ekşi mi ekşi çakıl kadar keskin bir yeşil erik kopsun düşsün ağaç dibindeki tuzun içine sonra dalından,
Bir uğur böceği korksun irkilsin tuzun yanında.
Gel ısıralım bir eriği aynı anda seninle,
Öpüşmeye bahanemiz olsun ağzımızda birbirine karışan tadıyla.
Ve yetmesin biri bize asla.
Dudaklarında yakalayayım gözlerimi kamaştıran lezzetiyle ekşiliğini hayatın.
Sen uzan çırılçıplak o elma ağacının yanından yeşil çimlerden güneşe...
Gıdıklasın seni sırtından akan bir damla ter ardından,
bir doruktan eriyip bir selmiş gibi aksın sırtının çizgisinden aşağı çağlayanlar sonra,
Ve denizine ulaşamadan uzanıp buz gibi bir dereden su içercesine yakalayıp içeyim o bir damla selinin hepsini,şifam niyetine...
Dereleri içip bitiren,sevdanın deviyim dağlarda.
Kovulmuş masum meleğiyim göklerin,çekilmiş beyaz kanatlarımda kan,ağlayıp düşen kaybıyım güzel bir tanrıçanın.
Kovulan satırlarıyım tüm pişman sevdaların.
Nasılım diye sormuşsun,
Bilmiyorum inan,tütünüm pas tutuyor toprak dam avuçlarımda ama,
Yaprak mı kurudu yaşlanıyor yoksa altına mı dönüyor dokunduğum her şey inan bilmiyorum.
Çölde yağmur duası gülüşüm yüzümde,
Sanki bir peygamber bekliyorum.
Rüyanda görmüşsün beni,öyle dedin.
Cehennemin işlemeli ceviz kapılarında beklemişim seni bir gece boyu,
Şeytanlar dans ediyor şarkı söyleyip,ve bir düğün var mahşerde sanki,
Keskin bıçak dağlar bile yanıyor uçurumlarda,
Ben keçisi düşülesi cennetlerin düşmemi beklediği,
Ben cehennemin doruğunda yerçekimine hasım kuşların bile titrediği bir noktada,
toynaklarımda tanrının yapıştırıcısı kutsal tükürüğü sürülü sanki,
Ve ben korkmuyorum uçamamaktan teki kırık kanadımla.
İçimde her gün yakalayıp boğduklarım,bıçakladığım her kırgınlık beş para etmez insanlardan.
Kimi vursam,kaçını batırsam içimin denizine içimdeki gecede,
O kadar intihar ediyorum ruhumdaki zifir rengi mağarada.
Ah aah,
Melekler zırhlarını giyiyor her gece yüreğimde sevgilim,
Dünyanın bilmem kaçıncı savaşı çıkıyor ne zaman şimşek çaksa gözlerimde ve gürlediğinde içimdeki sağanak,tüm karanlık gökler...
Rüyanda görmüşsün beni,öyle dedin.
Cehennemin işlemeli ceviz kapılarında beklemişim seni bir gece boyu,
İyi görünmüyordum sanırım,
Merak etmişsin.
İyi değilim.
Doğruların uçsuz bucaksız denizinde hem bir balığım hem de yalanların ağını örüyorum tüm sökülmüş balık ağlarından sevgilim.
Nasıl mıyım ?
Sorma,
İçim bombok,dışım çok çok iyiyim der sana sevgilim...
09.21 sorulası düşleri suluyor demliğim içinde soğuyan çayların ardından...