Rüzgarlar dökülüyor çağlayanlar gibi üzerimizden sevgilim,
Eski tozlu kitaplar uçuşuyor üzerimizde fırtınada uçamayan kuşlar misali.
Biz kapanıyoruz sarılıp kendimize.
Göz gözü görmez bir çölde zamanın kumları yağarken gözlerimize.
Rüzgarlar dökülüyor çağlayanlar gibi üzerimizden sevgilim,
Yaralarım dağlar gibi yüksek ve sıra sıra,
Kırmızı ırmaklar akıyor dağlarımdan eriyip göğsümden tenimin çayırlarına...
Bir sincap kapıp kaçırıyor ağacın dibine düşen ruhumu,
Yükseliyorum hafifleyip göklere koşar adım sonra onun ağzında.
Rüzgarlar dökülüyor çağlayanlar gibi üzerimizden sevgilim,
Yaş alan ruhlarımızın duvarları dökülüyor yer yer yaşadığımız eski evlerden,
Şiirler nükleer silahı,dudaklarımızın ardında sakladığımız tüm düşlerin tek umudu olarak,
Sayısını unuttum savaştığımız savaşların yorulup inan,
Sekizinci dünya savaşımız belkide bu seninle.
Tutamıyorum kendimi,
çok kızıyorum yine de ve yine de,
Entellektüel bir gösteriş çabası artık sadece ölmek aristokrat,büyümemiş çocukların dillerinde partilerde...
Biz defalarca öldük seninle,defalarca doğduk yeniden...
Biz kaç savaşlar görmüşüz elele,
Ve ölümler toprağın suyu,bir bahar günü yeni açmış kırmızı gelincikler onu kana kana içebilsin diye...
Ağlıyor insanlar bir sel gibi yerden göğe.
İntiharlar açıp ölüyor birkaç günlük çimenler misali kafamda arka bahçemde,
Ve gözlerim dolu dolu .iktir git diyorum gülümseyerek hepsine.
08.07 ölüm yetkisi verilmiş kadim vicdanlar ve kutsal melekleri cenazelerin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder