7 Ekim 2008 Salı

ölürsem eger...


ölürsem eger

dönmesin dünya dursun yerinde birkaç saniye olsada yine...


ölürsem eger

aglamasın hiçkimse sessizce dinlesinler yeter...


ölürsem eger

çiçekler ekilmesin mezarımın üzerine...bomboş kalsın üzerim...bomboş kalsın topragım...

yaşamıyorsam eger...


ölürsem eger

o yıl düşmesin hiçbir yaprak yere sonbaharına inat

sararmasınlar dökülmesinler sokaklara sararmış anılar gibi yapraklar...


ölürsem eger

kelebekler sekiz gün yaşasınlar ne olur...

sadece öldügüm gün doganlar bile olsa yeter...


ölürsem eger

ölümsüz olsun herkes...

sonsuzluk kaderlerine verilen bir ceza olsun herkesin...


ölürsem eger

kaçmasın ölümden hiçbir balık öylece dursunlar sularda dalmış gitmiş gibi uzaklara...

yüzmeyi unutsunlar nefes almayı unutmak kadar zor olsada...


ölürsem eger

tüm sehirde elektrikler kesilmiş ışıklar gitmiş olsun...heryer karanlık olsun...

gaz lambasında otursun bütün şehrin odaları...

herkes yarım yamalak ışıkta gördügü yüzleri gerçekten dinlesin gerçekten duysun diye...


ölürsem eger

yaşasın herkes...


ölürsem eger

martılar atılan simitleri tutmasınlar...

aç kalsın tüm uçuşlar gökyüzünden...


ölürsem eger

mezarlarda içilsin tüm çaylar...

korkmasın kimse bu kadar çiçek büyüten bir yerden...


ölürsem eger

yagmur yagsın uyusun pencere önünde bir kedi gibi herkes...

en güzel rüyasını görsün insanlar...


ölürsem eger

ölmesin çocuklar saçları okşanmayıp sıcacık bir yatagın içinde rüyalara dalmadan...


ölürsem eger

dört mevsim kış olsun mevsim o yıl sadece...

üşüsün tüm eller tüm avuçlar...

sıcacık sevgiler ısıtsın elele tutuşup kalpleri diye...


ölürsem eger

şiirler uyusun yas tutsun tüm kurşun kalemler...

siyah giysin tüm beyaz sayfalar arkamdan...


ölürsem eger

akrep dursun yelkovanına teslim olsun...

sarılsınlar öylece zamanı durdurup bir gün boyu birbirlerine...

zaman dursun...aşk yaşasın duran zamanın içinde...


ölürsem eger

unutulsun ismim...

gülen yüzüm kazınsın tüm anılara...


ölürsem eger

bogaz suspus olsun ...tüm akıntılar akmalarını durdursun bir saat...

bogazımda bir gıcık öksürük kadar küçük olsun ölüm...

ölürsem eger...


ölürsem eger

tüm güvercinler aglasın...ıslansın önlerinde tüm bugdaylar...

gözyaşlarıyla sulansın tüm lokmalar...


ölürsem eger

ressamlar gözyaşlarıyla boyasınlar resimleri...

boyalar kurusun...düşler solsun...sepya bir gülümseme belirsin fırçanın ucunda...


ölürsem eger

ölmüşümdür hakkını vere vere...

merak etmesinler...


ölürsem eger

mavi önlüklerini çıkarsın tüm ilkokullar...

birgünlügüne de olsa yalancı umutları çıkarsınlar üzerlerinden...


ölürsem eger

dahada sararsın heryer...sapsarı bir ölüm boyasın ressam arkamdan...


ölürsem eger

gözlerim kapatılmasın...

bu şehrin gecesini izleyebileyim topragımdan...


ölürsem eger

unutmasınlar beni

asla unutulmasın diye eskiyecek defterlerin arasına
hapsedilen kırmızı güller gibi yalan sözlerin arasına hapsetmesinler beni...
saklamasınlar bıraksınlar bir agustos esintisine özgürce...

ölürsem eger...


Hiç yorum yok: