aglıyorum
kenarda unutulmuş eskiyen bir woswos gibi
ara sıra tekleyen hıçkırık gibi
aglıyorum
kum taneleri gibi farksız birbirinden
susuz kalmış
kurumuş
aglıyorum
kar taneleri gibi soguk buz gibi düşüyor yüregimden gözyaşlarım...
aglıyorum
bir neşter tenimin ötesine geçmiş ,
gögüs kafesimde tamda kalbimin kafesinde ,
beni korudugunu sanan ,
kemik parmaklıkları aşındırıyor gibi...
aglıyorum
en sevdigin olanın gerisine üzülerek yürüyorsun gibi
adımlarından kaçmak ister gibi
adımlarından geriye kalan agırlıgının çukur izlerinde
yagmur yagıyor gibi
gözyaşlarımı biriktire biriktire
bir gözyaşı birikintisi büyüterek arkamda
ve buradan su içerekten
dudaklarımda kurumuş ve tuzlu birazda bir tad ile
aglıyorum
gerisin geriye...
aglıyorum
incecik
sicim sicim dökülüyorum gözlerimden yüzüme
kirpiklerin saçak oldugu gözlerimin ahşap verandasında oturup
gözyaşlarımı izliyorum yagan yagmurları izliyormuş gibi pencereden
gözlerim ekim oluyor
ellerim aralık şimdi...
aglıyorum
sızım sızım bir ney üflüyorum gözlerimden gecelere
her nefes alışımı duyabildigin dinlenişlerde ,
üfleyişler döküyorum bakışlarımdan aşagıya...
nefesimin son damlasına kadar üflüyorum sızımı
nefesimin son damlasına kadar aglıyorum...
gözlerimden aşagıya dogru dökülüyorum yüzümün kayalarına
bir çaglayan...bir şelale oluyorum bazen...
aglıyorum
dört duvar bir odanın en karanlık en kuytu köşesine hapsedip kendimi
kaçıyorum tüm kaçışlarımdan
gök gürlemesi gibi
şimşek çakıyor gibi ışık ışık
arkası bitmek bilmeyecekmiş gibi yagan yagmur misali
dökülüyorum yer yer beyaz bulut saçlarımın altından
dökülüyorum susamış bir dudaga gidecek bir bardak su gibi
boş bir bardaga dökülen
arzulanan
istenen
hayat veren bir anmışcasına
boş bir bardaga dökülen su gibi susuz avuçların uzanıp tuttugu...
aglıyorum
yıkılmaz sanılan bir kervanın en güçlü devesiyim sanki
dermansızlık kaplamış heryanımı
yıkılıyorum
yıkılan dizlerimin sızısında aglıyorum seni...
hıçkırıkların nefesleri kestigi çocuk aglayışları gibi
aglıyorum seni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder