9 Ağustos 2010 Pazartesi

adı rüya olur...


aç sabahlar doğuyor pencereden düşlerime...
gücüme gitmez inan...
doğan güneşi söndüremez bilirim hiçbir ağlayış...
susuz kalır yağmurlar dahi bulut dudaklarında...
susarım bu sebepten sebepsiz umutsuz...
kararan gecelerde karalar bağlamam ardından...
bembeyaz olur gezerim boş sokaklarını beş sularının..

aç sabahlar doğuyor pencereden düşlerime...
gücüme gitmez inan...
ama küsmüş kalem kurşununa kağıdına...
ben bir tek bunu anlamam...
cümleler susarsa eğer kağıtlar neyi bağıracak düşünsene..
yazdığını okuyan olmazsa ne işe yarar ki dokunan
kilimler ve keder desenli mektup halılar...
anlamlarında anlayıp seni,seninle susmayacaksa sessizce
geceler neye yarar...
ve geceler neye yarayacak...
gün ışığı dağların arasından şafak vakti
usul usul kanayacak...

aç sabahlar doğuyor pencereden düşlerime...
gücüme gitmez inan...
genlerime hükmün düşmüşken bu kadar,
gök gürlese sel yağsa neye yarar...
mektuplarını toplasan,
şarkılarını istesen kaç yazar...
paslı bir demir tadında dilimde kanlı cümleler,
kağıtlara dokunur, satırlara işlenir ilmek ilmek...
ve yürünür yollar,
düşmeye ramak kala kendini çektiğin sallanışlardan mana bulup.
süzülür yağmurlar teninde...
en temiz su dudağından düşen olur sonra...
adı yaz yağmuru olur...
ve aşka inanılmaz hala hiçbir koşulda...
çünkü yürek basit bir pompadır etten kemikten nadaslı tarlamızda.
susulası susayışlarda kefenler ıslak olur...
düşler sisli açar çiçeklerini türlü oyunlarla zihnine...
kokusu yalan olur dilinde...
adı rüya olur...
tadı kabus saatlerde...

Hiç yorum yok: