26 Mart 2012 Pazartesi

kapanmaz parantez yollar...


- sorma !

- neyi ?

- sorma,...gittiler

- kimler ?

- onlar...

(bir parça umut kıvılcımını yakıp taşıyabilecek tüm kibritçi kızlar göç ettiler buralardan...
buralar karanlık diyarlar,
belkide hiç ama hiç gelmek istememişlerdir kimbilir...
karanlıkta yanılmak o kadar kolay ki,
insan aklı susup bakakalıyordu korkuyla...
ve bizede ateşböceklerinin danslarını sihirmişcesine beklemek kalıyordu sadece...


* kapanmaz parantez yollar bunlar zifirde sevgili...
duyabilir misin bilinmez.

ateşin öptüğü yürek kiminkiydi sorulmaz.

vakit; vakitlerden cırcır böceklerinin şarkı zamanı ağaçtan,daldan köy balkonlarında...23.05'in gecesi

23 Mart 2012 Cuma

zaman,kalpsiz çatıların tıkırtısı.. .


gözlerimizdeki kalabalıklarından çok uzaklarda bir yerlerde,
oysa birbirlerinden çok uzak ve yalnızdı tüm yıldızlar kendi pencerelerinde...

zaman,kalpsiz çatıların tıkırtısı...
kulağında bir ağrının gölgesinde büyüyor fısıltısı...
peki söyler misin bana,

terliklerinin adı var mı senin ?


*zaman,zamanı silmenin zamanı gözlerinde.
zaman,pışpış adımların sendeleyen ninnisi kulaklarda.

peki söyler misin bana,

pabuçların konuşuyorlar mı senin ?

01.56 düşten düşen ilaçlar

(yere düşen ilaçlar nede çabuk kirlenir boş yere zihinlerde...)

elma/s masallar kutusu...


aşk,kederli bir su damlası sevgilim,
ikimizinde dudaklarından değip almış tadını...
ne zaman karşılaşsak bir kalabalığın içinde seninle,
farkettin mi hiç ?
duymuyor bizi hiç kimse ...
yada görmüyor gözlerimiz hiç bir imge...
aşk,kederli bir su damlası sevgilim,
yağmuru belki buğulu yanaklarının...
gülüşü trajedi,
ağlayışı savaş bu gök yüzüne...
aşk,kederli bir su damlası sevgilim...
ve biliyordum elbet merak etme sevgilim,
kimse kimseye en mahrem sırrını vermemeli elbet,
ben yaptım bir hata sen beni affet...

* beni terket diye yapılmadı asla o elmas samimiyet kutusu,
tozlu raflarını üfleyen gözlerine,
''ben büyüdüm'' diyen sözlerine bir cevaptı aslında tüm susmalar.
sen hep büyüktün sevgilim merak etme...
kalbin en tatlı olgunluğunu atıyordu dalında,
seni ilk tanıdığım o tatlı bahar kokusunda...
büyümene hiç gerek yoktu gözlerimde sevgili,
ben zaten yanıbaşında,
senin eşsiz çocukluğuna aşık saf bir velettim.
elmas zamanlar kutusundan masallar anlattın bana sen sevgili,
hiç bilmeden üstelik...
ama ben hep bildim seni...
zaman,zamanı bilmeyenlerin gölgesinde büyürdü daima.

** uyarı;herşey zamanla ilgili,katiyen değerle değil...

saat 01.41

19 Mart 2012 Pazartesi

şiir bağladım yaraya.


.
şiir yedim,
şiir içtim bugün.
şiir bağladım yaraya.
şiire küstüm bugün,
şiir sustum.
şiiri anlattım uyuyan çocuklara.
şiir sürdüm düşe,kağıda...
şiir yaktım geceye mum diye.
elimi ALLAHA açtım,
şiir okudum mezara bugün...
amin.


bEn...

vakitlerden bir 18.14 güneşi

bulutları kıskanmak...


yerde göğü,gökte yeri özlemek...
bir eksik var belli gün'ün ışığı kadar ama,
eksik ne söyleyemezsin...
ve gerçekte nerede olman gerektiğini asla bilemezsin..
yarım yamalaksındır aslında sen...

yerde göğü,gökte yeri özlemek...
korkarsın ama kimden bilmeden.
''kaybedecek birşeyi olmayan insandan'' dersin.
korkma,
çünkü böyle bir insan yok şu MAVİ dünya'nda...

yerde göğü,gökte yeri özlemek...
keşke'li sesli cümleler kurmayı sevmezsin biliyorum,
tüm keşkeleri susarsın içinde çünkü sen.
ama yine de;keşke...

yerde göğü,gökte yeri özlemek nedir acaba...?
kimi sevdalı ağaca,kimi yanmış ay'a...
ya bu içimdeki ne benim şimdi dediysen eğer sende şimdi tam şu anda,
adı aşk,
adı bulutları kıskanmak...


* hapis eller avlusundan göğe düşen dualar bunlar...


bEn...
vakitlerden 17.45'ti erkenden...

beş,on senin olsun...


düşbaz'ın güzel günler albümünü dinliyorum durmadan bu ara.
on altı parça var albümde.
dört,beş,altı su gibi akıyo resmen kulaklarımda
sonra on ve onbeş eşsiz bir ezgi ile uğulduyor kulağımda...

dinlemenizi isterim.
en azından deneyin derim...




bEn.

17 Mart 2012 Cumartesi

akşam karanlığı...


güzeldi,hemde çok güzel...
insanı öldürebilecek kadar güzeldi...
akşam karanlığı saklamayı başaramıyordu hiçbirşeyi,
ele vermesin diye bakamadılar öyle uzun uzun birbirlerine yinede...
birkaç yalana tutunan,
bin parça yapboz aşklarından bahsettiler isteksizce önce...
oysa gülüşlerinden akıyordu tüm sakladıkları...
kendilerini akıllı sanmaları saflıktı,
ondörtlük çocuktan dahi saklayamıyolardı içindekileri...
güzeldi,hemde çok güzel...
insanı öldürebilecek kadar güzeldi...
akşam karanlığı saklamayı başaramıyordu hiçbirşeyi,
ele vermesin diye bakamadılar öyle uzun uzun birbirlerine yinede...
ama daha cesurlardı ilk defa ikiside...
temkinliydi biri ve meraktaydı diğeri önce...
sonrasında hüzünle düşen yüzlerini sakladılar her ikisi,
gülen bir yüzün ardına itip herşeyi...
güzeldi,hemde çok güzel...
insanı öldürebilecek kadar güzeldi...
akşam karanlığı saklamayı başaramıyordu hiçbirşeyi,
ele vermesin diye bakamadılar öyle uzun uzun birbirlerine yinede...

güzeldi,hemde çok güzel...
insanı öldürebilecek kadar güzeldi...


* akşam karanlığı,kestaneci çocuğun kararan elindeki ışıl ışıl yüzükle aydınlanıyordu gözlerimizde sanki...belkide yüzük yanıbaşımızdaki ay'ı vuruyordu yüzümüze...ilk kez...kestane...


vakit ; 01.12

kördüğüm...


kördü düğümler...
ve siyaha boyanmıştı ressamın elinden tüm düğünler...
rüzgara karıştı dudaklarının güzel uçurumundan düşüp,
bir nefeslik o eşsiz can...
gökte gök sustu önce.
yerde yer düştü ağrılarla göğsüme.
kördü düğümler...
tüm parmak uçları çaresiz,
tırnaklar toprak toprak ufalanmıştı çabadan...
kaçış yoktu belliydi...
kördü düğümler...
gözleri görmezlerin düğünleri kadar kördü ellerindeki düğümler...
ve karanlık gözlerinin mapus avlusuydu kırgın gönüller,

mapus damında bayram mı olur ?
zaten hep kördü gözümüzde tüm düğümler...


vakit; 17.01'in türküsü...

15 Mart 2012 Perşembe

teninin tuzunda tenimi ovmaktaydım...


yazmadım ama buradaydım...
bir takvim önü durağında dikildim gece boyu...

yüzün sildim sandım duvarda,yanıldım
sonra hayal de olsa ellerimi kokladım...
yazmadım ama buradaydım...
kalbim acıdı belki birazda...
nedenini düşünmeden öldüm bu sefer,
bir kez daha ''ilkdefa''...

baktımki yine ellerin üşümüş,
oysa ben ellerimde ellerin giysin diye ipekten ne sıcaklar besledim...

seni düşündüm bugün...
yazmadım ama buradaydım...
teninin tuzunda tenimi ovmaktaydım...


* sızı kokuyor gece...

gerçek zaman; 00.34'ün yankıları...

12 Mart 2012 Pazartesi

dövüyordun kağıtta tenimi...


dövüyordun kağıtta tenimi...
kıvılcımlar ışıldıyordu harlanan ocağın aydınlattığı loş odada...
yanıyordu yüzüm bakışlarının çekiçten nakışlarında...
sıcacıktı kağıt...
içini dövüyordun sanki vuruşlarında...
kanatıyordun kendini,
bir yaranın üşüyen yüzüne kor demir sürercesine...
sıcacıktı kağıt...

dövüyordun kağıtta tenimi...
ve ben suyunu içiyordum çelikleşen sessizliğinin...
su veriyordun bana çekicinin avuçlarından...
sıcacıktı yudumladığın okyanus...
sıcacıktı kağıt...
ve mısralarım kağıdına koşuyordu senin,
mısralarım üşüyen yetimleriydi arnavut sokaklı kaldırımların...

sıcacıktı mısraların...
sıcacıktı kağıt...
dokuz köyün kavalcısıydı belkide tüm yalanlarım,
kaç doğruyu daha uçurtmalara bağladık kağıtlardan sayamadım,
tüm doğrularımın hırsızıydı,kulağıma ıslık çalan pervasız rüzgarlar...

dövüyordun kağıtta tenimi...
ve ısırıyordu beni halep'in gecesi sözlerin...
bir damla su damladı sonra masadaki kağıda dudaklarından,
ve son harfini beklemeden bir su damlasından noktayı sıktı kafasına şiir,
son satırıydı şiiri(n).. .


eksik kaldı birşeyler...
ve bir harften bir dünya doğardı belki kainata...
masallar da kekik kokardı bazen.. .



*kovulan çocuktan sıcak kapıya ağıtlar...

haydi ateşi kır sevgilim...
vakit; 00.36'nın tozlanan düşleri...

10 Mart 2012 Cumartesi

yaşamların çaput yelkeni...



- peki bu gerçek mi ?

- bu gerçektende fazlası;bu şiir...

- ya kanayan bir yaradaki acıyı ne dindirir ?

- dökülen kanın sıcaklığı...derman,yine acısının içinden filizlenip büyür...

- söyler misin,yaranın izi anlatır mı hikayesini hiç ?

- sadece anlatmak istediğine,anlatmak istediği zaman...

- canım yanacak mı ?

- acı eşiğine kaç tekne bağladığına bağlı bu;zaten bomboş olan bir limana hışımla vuran bir fırtına,kıramaz yıkamaz hiçbirşeyi...sadece kıyıdaki birkaç bakan gözü düne sürükleyebilir en fazla...

* maviningünlüğünden...


vakit;23.26'nın sallanan suları...


kapanan gözlerimin ardında geçmişin filmi dönüyordu sevgilim...
ve ben denizci düğümü sözler bağladım senin dudaklarına,
boyanması gereken eski sandal gülüşler birde...
şimdilerde bir yağmur ardının kumsalında dolaşıyorum yalın ayak sanki...
üşüyor adımlarım,
sımsıkı buruşturulup fırlatılan bir kağıt yumağı gibi
usul usul açılıp düşüyor ıslanan yumruklarım...
parmak arası kum taneleri ısırıyor her adımı ayaklarımda,
küçük yavru balıkların cesur ahmaklığı misali...
kapanıyor sonra bakışlarının nevresim örtüsü,
gözlerinde gündüz sevişmeleri buğulanıyor...
gözbebeğin sabahın tanına bir ay doğuruyor,
batısından bir hatıranın...

ve bir hüznü uluyo akşamın karanlığı...