12 Mart 2012 Pazartesi

dövüyordun kağıtta tenimi...


dövüyordun kağıtta tenimi...
kıvılcımlar ışıldıyordu harlanan ocağın aydınlattığı loş odada...
yanıyordu yüzüm bakışlarının çekiçten nakışlarında...
sıcacıktı kağıt...
içini dövüyordun sanki vuruşlarında...
kanatıyordun kendini,
bir yaranın üşüyen yüzüne kor demir sürercesine...
sıcacıktı kağıt...

dövüyordun kağıtta tenimi...
ve ben suyunu içiyordum çelikleşen sessizliğinin...
su veriyordun bana çekicinin avuçlarından...
sıcacıktı yudumladığın okyanus...
sıcacıktı kağıt...
ve mısralarım kağıdına koşuyordu senin,
mısralarım üşüyen yetimleriydi arnavut sokaklı kaldırımların...

sıcacıktı mısraların...
sıcacıktı kağıt...
dokuz köyün kavalcısıydı belkide tüm yalanlarım,
kaç doğruyu daha uçurtmalara bağladık kağıtlardan sayamadım,
tüm doğrularımın hırsızıydı,kulağıma ıslık çalan pervasız rüzgarlar...

dövüyordun kağıtta tenimi...
ve ısırıyordu beni halep'in gecesi sözlerin...
bir damla su damladı sonra masadaki kağıda dudaklarından,
ve son harfini beklemeden bir sudamlasından noktayı sıktı kafasına şiir,
son satırıydı şiiri...(n)


eksik kaldı birşeyler...
ve bir harften bir dünya doğardı belki kainata...
masallarda kekik kokardı bazen.. .



*kovulan çocuktan sıcak kapıya ağıtlar...

haydi ateşi kır sevgilim...
vakit; 00.36'nın tozlanan düşleri...

Hiç yorum yok: