28 Mayıs 2012 Pazartesi

zaman : seni geçerken...


teşekkürler ,




23.05

23 Mayıs 2012 Çarşamba

ama buradaydım...


yazmadım,
ama buradaydım.. .




23.43

22 Mayıs 2012 Salı

ne ekmek nede su...


Uyanıver gökyüzüyle sonsuzluğa
Unutuver
Hatırlarsa ellerin
Süzülsün dudaklarından
Yıllar boyunca
Son bir nefes, acın katlanıncabana yoksun
Biliyorum
Usul usul eriyorum
Kararıyor gözlerim hep
Yorgunum
Yığılır kalır
Yüreğim
Donuk gözlerinde
Ter atar deniz geceler indiğindebana yoksun biliyorum usul
Usul eriyorum kararıyor gözlerim hep yorgunum
Ne ekmek, ne de su
Sensizlik korkusu
Istemem yeter ki sen
Yanımda ol.
Yeter!



ilk kasetiydi.bindokuzyüzdoksanaltı doğumluydu bu KASET.ikibinli yılların başlarında dahi ısıtıyordu avuçları...gençliğin akılalmaz buhranını,durduralamayan bu ateşi karşısına başka bir ateş yakıp durdurmaktı teoman.karşıdepresanları aşıp savuran birşeydi sanki...dermancasına bizi umursamadan bizdi bilmeden belkide...ilk kaset ve ardından ikincisi tadılan en nefis uyuşturucuydu sanki yağmurların tenleri üşütemeyen isyan günlerinde...sonra kaç kaset kaç albüm ve kaç şarkı yapsada asla bir daha O TEOMANI bulamadı hiçkimse...neden bilmeden hemde...


''gözyaşıysa sevdiklerin,ben en çirkini,en fakiri...
yanmıyorsa yorgun lamban,ısıtmazsa karton evim...
hiç tutmam ben sözlerimi,derindir uykum uyanmadım...
on gün oldu ben öleli,bir öyküydüm anlatıldım...''

(vur sen beni şarkısı sözlerinden.)

* hem zaten bize göre,
''herkesin avucunda kendi teoman kaseti olmalıydı...'' değil mi.


20.46

21 Mayıs 2012 Pazartesi

özgür düşler tüm sızılar...


pış pışla lütfen beni gece,
uyusun gayrı masallarım...



00.33

sonunu susan dudaklarında,


yazmadım ama buradaydım.
kafama aşk yakılmışcasına kazılıydı...
sessizdi çizgisiz kağıtlar özgürlükmüşcesine önümde,
ve tüm çizgili kağıtlarda volta adımların sesiydi sanki hapis hışırtılar.
yazmadım ama buradaydım.
ninnisiz bir masalın soğuk uykusundaydım...
sonunu susan dudaklarında,
ben içimin,istediğim rüyasındaydım...

yazmadım ama buradaydım...


saat 00.29

düşün ki ağlayışlar bile büyümüştü çocukken yüzümde...


içinde sessiz boğulmalar uyanıyordu,duyuyordum...
yüreğinde göğü kavuran bir yangın çiçek açıyordu,ateşi tadıyordum yüzünde...
mısralarında is kokusu bir akşam sallanıyordu,
ve ben sesini koklamak için yakınında,yalandan sıramı bekliyordum.

*benim salıncak korkum vardı sevgili,
bu yüzden dizleri titrerdi mısralarımın ne zaman pencereden rüzgarın eli değse kağıtlara...

oyun oynamayı hakedecek kadar çocuk olmayı başaramadım hiçbir zaman ben...
düşün ki ağlayışlar bile büyümüştü çocukken yüzümde...


saat 00.18 bilmem kaçın hikayesi...

yetim evlere terkedilmiş bebekler...


bir.yaz,durma yaz...sulamalısın saksında ekili düşlerini bu kağıda doldurup mısralarını,yudum yudum dudaklarının sessiz açılıp kapanışlarından sözlerini...

iki.doldur çayını olmadık uymadık bir bardağa farketmez,ılığına düşsün dudağında ısınan al kırmızı tutuşan hayaller ve ısınsın içinde dışarıya şimdiye dek çıkamamış tüm kelimeler...

üç.yetim evlere terkedilmiş bebekler gibi günler aylar bekleme yazmak için içindeki çocuk seslerini,onun gözü hep sen gelişli bekleyişlerde zaten çekinme.

dört.az yazmak az sulamaktır yüreğinde düş tohumlarını...can suyu yetmez filize,düşe...kurur yoksa tüm açmamış nefes alan canlı hayaller...ölür yarınlar içinde...

beş.kurşun kalem,beyaz kağıt ve deli bir düşbaz beyin...senin ilacındır ruhunun kimyasında aslında.tutun,vazgeçme...

altı.yollar uzar gider,boşver sen,sen yazdıkça tohum sal rüzgarın saçlarında etrafına...

yedi.aynalar ki,çıplaklığını aldatan ninnisi gözlerinin...kapat gözlerini...kendine soyun sadece mısralarının karanlığında...satırların duvar ardında...

sekiz.düşle,düşle hep çocuk.gülümse göz yaşlarına...acılarını sev çocuk ve büyüme hiç olur mu.



* sekizkanunkırdımtavaya.

saat 00.05

20 Mayıs 2012 Pazar

ölmüş içimde hasret...


*teşekkürler İlhan İrem.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

yalan aminlerin ikindisinde...




vazgeçmemek üzerine karalamak...

çıplak adım yürümeler bunlar.
hissetmeli ayağının altında soğuk toprağı her kum tanesiyle.
çakıl sızılar vermeli her adımın sana birazda.
ama sen dahada yürümelisin asla durmadan.
KABULETACILARINI...
inkar etme kalbinde atan mısralarını.
kabul et ucu kaşınan kaleminde filiz veren kaderini.
canımız yanacak yalan yok,avutmak yok.
çıplak adım yürümeler bunlar.
kar hışırtısı adımlar üşüyecek her seferinde.
mora düşecek üşüyen düşler usul usul sonra.
ilk adımda imzala ayak izine düşen yağmur birikintisinde sözünü sen.
çıplak adım yürümeler bunlar.
yaşamayı hisset parçasıymışcasına ilk kez.
vAZGEÇME.


* ağlayışların bile sana ait olmayan acıların TÜREV'leri iken,
kim daha çok yanmayı hakediyor yalan aminlerin ikindisinde...


14.28

16 Mayıs 2012 Çarşamba

iyi geceler ay'a düşen dünya...




- iyi geceler ay'a düşen dünya.

- tüm tanımlar ölü doğar bedenimde,kabul etmez beynim başkasının tanımladığı anlamları asla...
yürüyemem başkasının isim koyduğu şehri tanımadığım ayak izleri üzerinden...ben kendi adımlarımın sesini duymak için yürürüm ayak basılmamış karlı tepeleri...ve yeniden tanımlarım her keşfi ruhumdan yüreğime...

- uyu artık yoruldun,

- tamam kaçıyorum gördüklerimden o zaman karanlıklara...iyi geceler sana.

- defol zıbar yat günlük.

- bende seni seviyorum tüm acılarım,bende seni özlüyorum tuzla tutuşmuş bütün sızılarım.

- iyi geceler telaşa düşen dünya,iyi geceler huzur...









* kim konuşur kim duyar yankılarda doğan sevdaları ?

00.19

mavi düşlere sarı vurursan...


gözlerime uzanan gök yüzünde vazgeçiyorum artık gökyüzüne bakmaktan...
yüzündeki bulutlardan hayaller kurmaktan...
gülüşlerinin uçurtmalarını söküyorum şimdi gözlerimden,
önüme düşen ıslanışlarda secdeye sürüyorum yüzümü,
dualarım çam sakızı kokusuna sarılıyo dudaklarımda...
gözlerime uzanan gök yüzünde vazgeçiyorum artık gökyüzüne bakmaktan...
ve yüzünde bulutlarımın hayalleri süzülüyo şimdi...



* mavi düşlere sarı vurursan paletinden düşünmeden,yeşil akar göz yaşların yüzünden...


keşke anlayabilsen...


00.01

suskun ölümler yanıyor yüreğimde.. .


alışıla gelmişin dışında bir rengi vardı içimdeki mücadelenin...
son saniyeleriydi belkide bu savaşın...
ve mesafelere rağmen dudaklarına ulaşan o güçlü üçlük,
dudağına değip çıktı hayatın çemberi içinden...
kan damlaları gibi kanayan sıcacık bir yaradan düştü yerlere,
tüm çalışılan sözler sonra bir bir...
tüm hücumlar öldü bir bir ardından avuçlarda terleyip...
son saniyeleriydi belkide bu savaşın...
ve mesafelere rağmen dudaklarına ulaşan o güçlü üçlük,
dudağına değip çıktı hayatın çemberi içinden...

kaybetmek hala sızılı bir kıymık cehennemi dilimde,damağımda...


* 23.46

özbenlik çatışmalarında ateşkes saatlerdi zaman duvarda...



si*tir git be dünya...






23.28

bana biçtiğiniz kefenler umrumda değil...




bu dünya umrumda değil,
dünyanız umrumda değil,
yaşam umrumda değil,yaşamak umrumda değil.
bu nefesler umrumda değil,
bana biçtiğiniz kefenler umrumda değil,
çırılçıplak gideceğim ben...

* okunuyor muyum bilmeden,
belki yalnız başıma deli gibisine yazmak,
konuşmak,susmak,yanmak içten içe...


23.22

14 Mayıs 2012 Pazartesi

ve tüm tırtıllar kıkır kıkır güldüler...



yazmadım ama buradaydım,
nedensizce yollardaydım...
bir asma yaprağı yolunda,
bir güncük firardaydım...
kelebek olur muyum peki diye sordu çirkin ördek yavrusu toprak ana'ya.
ve tüm tırtıllar kıkır kıkır güldüler bu manasız soruya.

yazmadım ama buradaydım,
nedensizce yollardaydım...



* müebbet hapsin kozasında düşlerdi gök penceremin perdesi...
ve ben hep perdenin arkasına saklanan o ördektim kozasına dal boyu sürünen.


ılık masalını iç bitir ve artık zıbar yat ruhum,
lütfen...


00.44

akrepyelkovanöpüşüyorduduvarda...



tüm söğütleri geride bıraktım adımlarımı da alıp yanıma,
terkettim içimi,
şehri haklı bulup...
söğüte küsüp nedensiz,
bir iğne gölgesine uzandım sonunda.
ve sırf sen biraz daha rahat sevişebil diye,
ben gözlerimi de yumdum bu delice körebe'ye...



* akrepyelkovanöpüşüyorduduvarda...



00.34

çığlık çığlık dökülsün düşler...



her yeri yanarken görmek istiyorum,alev alev...
çığlık çığlık dökülsün düşler...
kim iyiydi kim kötü unutmak;
tek kötüsü olmak istiyorum bu ütopyanın,
ve geriye kalanlar cennetin yoluna düşsün diye,
yaşamın dalını merhametsizce sallamak.. .

kim kötü diye düşünmek zorunda kalmasın artık kimse,
tek kötü ben doğup nefes alayım sizinde yerinize...


* iyilik,flu bir akşamın sisli şiiriydi içimizde belkide;
biz dışarıya çıkmaya korktuk boşyere kendimizce.. .



00.19

dilimi çarmıha ger...




küfür etmek istiyorum ALLAHIM,
dur duraksız,
çatlayana dek dört nala.
küfür etmek istiyorum,
kusana dek ruhumu tükürmek içimden...
küfür etmek istiyorum ALLAHIM,
tek nefeste tutuşup kinimden
nefessizliklerin karanlığında kaybolana dek...

küfür etmek istiyorum ALLAHIM,
dilimi çarmıha ger...


* 00.09

BOŞverSENe...



hiçbir can yangını unutulmaz ruhumun teninde.
hemde asla.
hiçbir söz düşmez kulağımdan.
hatırlanır hem zaman hemde an be an.
hiçbir yara izim saklanmaz bedenimin karanlığına.
sobelenmek için dinlerim,
son rakamlarını ebe olanın dudaklarından en ufak fısıltıları ile hemde.
hep zaman.
hiçbir kin ölmez gözlerimde.
hemde hiç zaman.
tamda işte bu yüzden,

BOŞverSENe...





* kinimi sulayan yağmurun duasını yakıyorum avuçlarımda tutuşan mum damlalarında...
sonra *iktirgit diyorum içimi yakan şeytanın kulağına sakin ve sessizden,
ve senin aksine ben ölürken daha çok gülüyorum...

tabutuma düşen toprak sesinde ninniler mayalıyorum...


23.57

8 Mayıs 2012 Salı

hangi tesbihin kaçıncı besmelesi bu doğan güneş dudaklarında...




peki hayat bu mu ?

kederli bir rutubetin yüzüne üflediği sızıydı aşk belkide,
biz bomboş bir odada üşüdük kar sevdalı akşamları yapayalnız...
çatısı yoktu saklandığımız duvarların,
bizi ısıtır sandık hep beton hayallere,kerpiç umutlara saklanırken...
kederli bir rutubetin yüzüne üflediği sızıydı aşk belkide,
bakışlarımızın yere düştüğü kadar saygılıydı hergele yumruklarımız,
içine sadece bir mavi bonibon sığdırabilmiştik oysa,
küçücüktü avuçlarımızda cümleler...
çocuktuk aslında ne zaman ''ben büyüdüm '' diye bağırdıysak...
kederli bir rutubetin yüzüne üflediği sızıydı aşk belkide,
elinde duvar kokusu sinmiş tuz be tuz yanan sessiz acılar...
elinde okunamayan saklı mektuplar...
yumruk yumruk ardından dökülen tüm o yaşlar...
yıllar ve yıllar...
kederli bir rutubetin yüzüne üflediği sızıydı aşk belkide,
sen kaçtın...
ben sustum her günü...
hangi tesbihin kaçıncı besmelesi bu doğan güneş dudaklarında,
hangi mevsimi yağıyor gözlerin hüngür hüngür,
hangi sözler sararıp düşüyor dilinden yaprak yaprak,
güz gülüşlerinin ardına saklanıp söyle...

peki hayat bu mu ?
kimin kozası bu uzandığımız yıldızlar,
koynunda hayalleri mayaladığımız ah o rüyalar...

kederli bir rutubetin yüzüne üflediği sızıydı aşk belkide,
kararan bir akşamın sevdasını hor gördük saklandığımız güneşten...
şimdi zaman,gölgeye saklanan sessiz hıçkırıkların zamanı sevgilim.
tüm mendillerin intikam zamanı şimdi duvardan yüzümüze esen zaman...

zaman 23.22

* her kukla kendi kaderini esir tutuyordu sımsıkı hapsettiği amuda kalkıp şahlanan hislerinde aslında...

4 Mayıs 2012 Cuma

rotasız şapşal...



sana rüzgarı olmayan bir okyanusun üzerinde yelkeniyle bekleyen rotasız bir şapşal olabilirsin...
sonra bomboş nefesinden uzak bir göğüscesine tükenir ve sessizleşir önünde yelkenler.
gurursuzlaşır hayaller...
o okyanusun orta yerinde kalakalırsın rüzgarsız,yolsuz ve amaçsız.
sonra sorarsın bir anda kendine gelip amansız :
biz buraya neden gelmiştik ? ama cevaplar suya atlayıp yüzer gider buralardan usulca,
işte bu yüzden kayar ellerden tüm balıklar aslında,
çünkü herbiri bir cevabı kaçırıp saklar bizlerden kendi okyanusunda...

sana rüzgarı olmayan bir okyanusun üzerinde yelkeniyle bekleyen rotasız bir şapşal olabilirsin...
dikkat et !
kıyıdaki adımlarında yüzüne tokat gibi çarpan,
ve seni içten içe çağıran o kılıç gibi keskin poyrazların uğultuları,
ılık yalan esintilerde şimdi başka bir kıyıdan başka bir yüzü okşuyo olabilir...
dikkat et !

sana rüzgarı olmayan bir okyanusun üzerinde yelkeniyle bekleyen rotasız bir şapşal olabilirsin...
haydi durma üzülme boşver,
şimdi sen haykırışlarını A/dört hasırdan* yelkenine üfle,
kimbilir birkaç kürek ileri yürürüz belkide...


''uçakların pencereleri neden bu kadar küçük'' diye soran ufaklığa gülümsedim dönüp...
ve içimden cevapladım onu
''yoksa önündeki kibrit kutusu ekranlardan kimseye izletemezlerdi yalanlarını çocuk.''
büyü ufaklık büyü ve büyüdüğünde beni bir sahil kasabasında bir bank üzerinde bul bir gün,
konuş benimle,ben seninle tek bir kelime dahi konuşmasam bile...

hayallerin okyanusunda kıyıya hiçbir düş vurmaz sevgili...

* hasır yelken.


gerçek zaman 09.35


bEN...

3 Mayıs 2012 Perşembe

iyi geceler mavi gezegen






yazmadım ama buradaydım...

iyi geceler mavi gezegen.


gerçek zaman 00.16