Benden bir urmuşum gibi bahsetmen güne mektuplarında.
Bir bardak yağmuru içercesine yazıyorum oysa ben seni.
Temizin en temizi.
Safın en güzeli.
Tedavisi olmayan bir kanserim sanki satırlarında.
Kemo ölümler yolunda atılan o taşlar umrumda bile değil inan.
Her yerim kan,her yerim acı.
Canımı yakan,belimi kıran,terkedip fırlattığın o gül belkide.
İçim simsiyah.
Beni üzen ne biliyor musun.
İçindeki gardiyan.
İçindeki sağır cellat.
İçindeki inançsız ölüm meleği.
Her yerim kan,her yerim acı.
İçim simsiyah.
Kağıtlara saygımdan tutmayışım onları.
Şiirlerim uçuşan güvercinleri ağzımın.
Ve dilimin tünek sessizliği.
Beni üzen ne biliyor musun.
Tedavisi yok bir hastalık misali yazman beni kağıtlarının saraylarına.
Üstelik en çok sen bilirsin,
Dermansız dert düşmedi asla toprağa bu cihanda.
Oysa kar yağan bir sessizliğin geceye adım atan hışırtısında yazıyorum ben seni.
Kıyamayarak adım atmaya.
Düşmekten korkmadan ilk defa,
Düşersem kar revan bir huzura uzanırım belki diye.
Beni üzen ne biliyor musun.
İçine doğru katladığım kağıtlar.
Sihri kaçmasın diye uğraş verdiğim satırlar.
Katlini izlediğim şu çocuklar,şu mektuplar.
Ocakla sevinmem,şubatla yanmam belki.
Beni üzen ne biliyor musun.
Köyümün güzel yolları.
Taş evim,çocukluğum.
Seninle gidemediğim bahçeler,
yol olmayan o yollar...
Düşlerim...
Beni üzen ne biliyor musun.
Beraber düşlemekten vazgeçmen...
23.19 kalbim beş oda bir salon.kalbim binbir dikiş.kalbim yangın çıkmış bir mezarlık.buzdan gece.yangın ardı,ölümle yıkanmış sıcacık toprak.