Uçurum pencerenden çağlayan gibi düşen o masum yetim çocuk parklarına.
Oyunsuz ağlamalar bahçesi takvimde gün.
Düşsüz bir gün kurusu yalan cansız gülüşün dudaklarında.
Neyin var sevgilim,iyi misin.
Dudakların mor bir yonca kaderimin şanssız çayırlarında.
Aklımın dalına dünden bir kuş süzülüp kondu sonra :
dün gece mezarlıkta mı uyudun sen?
Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına.
Fırtınalar cıvıldaşıyor,
eskimiş ıslak bir baharın gazeteden resmi asılı kafamın çatlak sıvalı duvarlarında.
Bir arının kanat sesi kulağımın ahşap kapısında sonra.
Gece.
Sokak.
Karanlık olmayan karanlıklar.
Şehrin karanlıkları bile yalan aslında.
Mum ışığına hayran böcekler tiyatrosu gülüşün bugün.
Mutluluğunun yaprakları yemyeşil,
ne mutlu.
Gülümse sen.
Gülümsesen.
Keşke.
Keşke.
Keşke...
Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına.
Etme.
Yüzme derini ruhundan sıyırıp,
vicdanının pırıldayan keskinliğine kurban verip.
Kesme.
Şehrin yalnızlıkları bile yalan aslında.
Yağmurun ılıklığında ayağında terlikten bir düş giyili,
ve bir çamur heyecanı asılı yüzünün al bulutunda sonra...
Şehrin susuzlukları bile yalan aslında.
Kırık bir bardak yarısı dolu ılık dudağında.
Ben ise şimşek düşmüş yanan bir ağaç misali kanayan dudağımda,
En çok seni ekiyorum kağıdımın çorak toprağına.
Can suyum fısıltılarımız kulağımda.
Şehrin oyunları bile yalan aslında.
Ayağını sürüyorsun dünün tozlu sokaklarına.
Ve ben ardında,
ayak izlerinin mektubunu okuyorum kızıl derili ruhumun çıplak adımlarında...
22.47 nasılsın tembel kız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder