Ölen bir yıldızdan düşüp dökülen kanları gibi,
saçılıyor etrafa yanan ışıkları bu sonsuz karanlıkların...
Uyandırıp çalıyor beni,
Bir ambulans ışığı ve bir martının sesi,
Ve tutup tutup o seviştiğim güneşi...
Bardağımda binlerce yıl var şimdi,
Ve ben kendimi susuz bıraktım,
Uyandırmamak için etimdeki o güzel düşü...
Ölen bir yıldızdan düşüp dökülen kanları gibi,
saçılıyor etrafa yanan ışıkları bu sonsuz karanlıkların...
Kareli sayfalara biçilmiş dörtgen defterler ve onlara şiirler yazan elleri ruhumun.
Bir açlığın grevi günlerce suskun kalmış dilim,
Ve kurumuş kapıda,asılmış tüm ekmekler...
Bana bir kurşun kalem ver,
Bir kahramanın kılıcı gibi koysunlar göğsüne soğuk etimin üzerinde,kabrimde açacak düşlerim gibi.
Ve sen sorma sakın bana hiç bir şey,
Cevap vermek ister,veremem,
Kesemde kalan son yaşı dilenirim son nefesini çoktan vermiş gözlerimden o zaman;
Ve başaramam...
Ölen bir yıldızdan düşüp dökülen kanları gibi,
saçılıyor etrafa yanan ışıkları bu sonsuz karanlıkların...
Sevmek suçtu eskiden,
Sonsuzluğun mahkumiyeti,
Korkutmuş şimdilerde herkesi,
Gömmüşler çoktan toprağın altına bir kutuya kapatıp saklayıp onu,
Yaşamadan ve ölmeden üstelik,
Tıpkı yeni doğmuş herşeyden habersiz bir bebek gibi,
Gömmüşler uzaklara her güzel şeyi.
Sevmenin çalındığı zihinler ve yürekler,
Tüm savaşların kanı,benzini oysa şimdi...
Ölen bir yıldızdan düşüp dökülen kanları gibi,
saçılıyor etrafa yanan ışıkları bu sonsuz karanlıkların...
Bilimin kanunlarını yazıyor durmadan birileri,
Sevmenin kanunlarını susuyor herkes oysa,
Bir tanrı,bir ölüm,bir sevmek...
Ve binbir gün sessizlik,ibadeti her kuzgunun...
07.19 içimin kuzgun yaraları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder