Çocuktum.
Yaş küçük ama,
bende bir ihtiyarın yorgunluğu ve solgun yüzü vardı...
Çok savaşlardan geçmiştim bile.
Kaç kıyamet batırdım,kaç yaşam yeniden doğdu yamacında yorgun otururken bilmiyorum.
Çocuktum.
Ve sekizi sekiz geçiyordu sabah.
Eylül, güneşi dikiyordu sanki göğe,
Işıl ışıl üzerimize dökülüyordu kanadığı yerden galaksinin yıldızı.
Çocuktum.
Yetim adımlarım ve öksüz şiirlerim vardı cebimde.
Yaşamak denizi, senin çocuk düşlerinde suladığın büyüttüğün beklediğin bir tohumdu,
olması gerektiği gibi.
Yaşamak denizi, sırtımda bir kanburdu benim oysa,
Ve benim yelkenim güneşinden yanıktı,yırtıktı.
Bir kürek bir adım yol gitmedim.
Denizin biçtiği kadere teslim olmuş,
bir olta iğnesine vuran güneşin ışıldayan dans eden şiirine dalıyordum denizin altında.
Bırakıyordum kendimi bazı bazı,
vazgeçip her şeyden,
bırakıyorum kendimi gerisin geriye dizlerine.
Tepemde gökyüzüm,tek gördüğüm yüzün olsun isterdim yine,
çalacaksam eğer yaşamak kapısını tersten,
çocuk aklımda tabi...
Bu yandığım yeter gezegenin cehenneminde artık,
nefeslerimin beni yakan oksijen ateşinde yıka beni.kefenle acıları beynimden.
Çocuktum.
Kürek çekmeye mecali yoktu o çocuk ruhun.
Ve sekizi sekiz geçiyordu sabah.
Çocuktum.
Hiç bir insanın ulaşamadığı kadar tırmanmıştım zihnimin everestine,
Fasülyelerinizi bilmem ama,
Ben arılarla konuştum,epifizimi suladım hep.
Çocuktum.
Üç yaşadım bir öldüm.
Bir saydılar.
Çocuktum.
Yaşadım.
Ve öldüm.
09.32 uçsuz bucaksız bir metafor bahçesi balkonumdan kokladığım.dolunayda suluyorum hep seni.metafor yağmurlarınca bekledim mevsimi pencerelerde.başını okşadım huzurla uyusun diye her gece şiirlerim.hep bir boşluk.bizlere sanırım kainattan hediye.yıldız tozlarından süpürülmüşüz biz bu gezegene.Senin teninden uçuşan yıldız tozların benim mukaddes emanetim ve ben senin avlundaki toz kuyunum sevgilim...süpür içime tozlarını...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder