Zaman,siliyor etimizi günlerin sayfalarından sevgilim.
Kayboluyoruz yavaş yavaş dakikaların sahnesinden.
İki sayfalık rolümüzü yuhluyor ceketini giyemeyen beceriksizler.
Kovalıyor hala kediler kuşları,
Kalpsizler sevenleri...
Zaman,siliyor etimizi günlerin sayfalarından sevgilim.
Kayboluyoruz yavaş yavaş varlığımızın sahnesinden.
Birkaç haftalık çimler ve kelebekler imreniyor halimize,
Acıyor bize kaplumbağalar ve zeytinler...
Acıyor ruhlarımız üşümüş titreyen gülüşlerimize takılıp bir tramvay gibi kışların yarı açık kalan kapılarına tutunup...
Düşüyor kanayan dizlerimiz çocukluğumuzdan,
Tozlu bir ses alkışlıyor kulaklarımızda bizleri,
Gramafonda eski bir piyano çıtırdayıp ağlıyor.
İpini kemiriyor ağzında kendi yolunu usul usul yürüyen özgür bir at.
Zaman,siliyor etimizi günlerin sayfalarından sevgilim.
Kayboluyoruz yavaş yavaş birbirimizin sahnesinden...
Bıçaklanıyor kafasında tacı varken dahi bir kral,
Rüzgardan hızlı koşuyor sırtı yanan bir tazı,
Sanki ölmeye acelesi varmış gibi...
Dört nala koşulan kabirler kabaresi gülüşüm yüzümde,
Yüzümde bir sen,
Yüzümde saklı bir akşam güneşi batıyor,
Koşuyor merdivenlerden tırmanıp gözlerimde göklere aylara sanki,
Yanağımda ılık bir mektup misali dudakların hatıralarımın kapısını çalıp çalıp zamanı kapılarıma kazıyor...
Yüzümde bir sen,
Yüzümde bir sevda çığlık çığlığa,
yankı yankı sessiz akşamında sokağın,
Kendi kendine,sanki kendini doğuruyor...
Zaman,siliyor etimizi günlerin sayfalarından sevgilim.
Kayboluyoruz yavaş yavaş yarınların sahnesinden.
Bize çürümüş tahtalardan kocaman bir bugün ağlamaklı el sallıyor...
Zaman,siliyor etimizi günlerin sayfalarından sevgilim.
Kayboluyoruz yavaş yavaş birbirimizin sahnesinden...
Bin yıl bozulmaz denilen bal,
parlayan dudaklarımızda yalanlar ile unutulup bozuluyor...
Sevdalı arılar bizleri dilimizden yakalayıp sızıdan dövülmüş kıçlarındaki hançerleri ile acıyla bıçaklıyor...
00.27 kainat kanunları sırtımda terlemiş üşürken,bir gaz lambasının keçesi duvara vuran gölgesi ile dans ediyordu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder