Dudaklarından demlediğin siyah su damlasın aksın dudaklarımdan içime.
En demlisinden bir sıcak bardak dolusu şiir ısıtsın dudaklarımı ocağın soğuğundan kaçırıp sarıp sarmalayıp,
Isıttığım dudaklarımdan dokunup yazayım yumuşacık bir mısrayı yanağından boynunun ince asma köprüsüne,
Titresin dursun her öpüşümün adımında ellerimde ruhunun ipleri...
Dudaklarından demlediğin siyah su damlasın aksın dudaklarımdan içime.
Güzel rüyaların otelinde biten mevsimin saçağında yağmuru izleyen yapayalnız kalan ruhum.
Artık konuşma sevgilim,
Çıkart üzerinden dilindeki tüm saklanmışlıklarını,
Üryan satırlarımız kalsın bir tek çocukluğumuzdan bu yana küçük tahta sandığımızdan gözlerimize.
Dudaklarından demlediğin siyah su damlasın aksın dudaklarımdan içime.
Kaçsın tüm uykularım gecelere teslim ellerimden,
Yansın kabuslarımızdaki tüm kötülük kar vakti tepelerinde kaybolmuş bilincimizin...
Bir dua ile mühürlenmiş dudaklarımın Sahra'sına
Güneş doğuyor işte yeniden sevgilim,
Donarak ölen tüm dünler canlanıyor bir bir ısınıp yeniden,
Yanarak son bulacak o kutsal yaşamak tüm bu güzel zamanlar için;
Cennet belkide uzak başka bir yeşil gezegen sevgilim,kimbilir.
Dudaklarından demlediğin siyah su damlasın aksın dudaklarımdan içime.
Ve canımı alsın ulaşamadan o uzak cennetlere, dudaklarında son bulan,o binlerce yıl uzaktaki cennet yolunda şu karınca nefesim...
08.51 bu kaçıncı güneş göklere doğan.
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder