12 Ağustos 2012 Pazar

uçuşuyordu ekmek kırıntıları ve çörekotu tanesi parmak uçlarında...


- nasıl bir umman'a gömülüsün sen sevdiğim ?
- seni anlamak istiyorum,ama başaramıyorum.

- sayfalar büyütüp kalemlerinden,uzayın zifrine fırlatıyosun tüm sökük mektuplarını...neden,neden,neden sevdiğim ?
- çünkü fezada hiçbir çığlık susmaz,sonsuza kadar haykırmaya devam eder sevgili.

- ne engin bir yalnızlık değil mi bu aynı zamanda oysa ?
- kırıntılar kadar mutluluk topla bana sevgili ıslak parmak uçlarından...tek tek...dudaklarıma yağsın birkaç çörekotunun çatlayışından fışkıran o tatlı sızılı koku...boşver uzayı sen...uzay bir yürek kadar uzak zaten bize...en sessiz cehennemi belki bakışlarının...en nefessiz düşü belkide gülüşlerinin...

- iki parçalı bir yapboz olmuş meğer yüzümüzde dudaklarımız,ve bu tablo hep eksik kalmış...eksik parça yerine hiç bırakılmamış sanki;bulunmuş çoktan oysa...
- uzay hiç sormaz sevgili,işte bu yüzden sadece en sevdalılar kara göğe ayak basıp,ay'da bağırırlar tüm herşeylerini...

- nasıl bir umman'a gömülüsün sen sevdiğim ?
- gecenin koynunu aç usuldan sevgili ve beni ay rengi teninde göğsüne as lütfen,
ne kadar sessizsek o kadar kanasın dudaklarımız;ve dudaklarımızdan bir sevdanın en sıcak deresi aksın sevilenin tenine...satırlar kurudukça şiirden sevdaları söksün bir bir sevdiğinin teninden sevdalılar...yara kabuğuna dönüşsün nefeslerimizde sıcak kanımız ve tüm sızıları alsın kuruyan satırlarımız dudaklarımızda...

ah be sevgili,
uçuşuyordu ekmek kırıntıları ve çörekotu tanesi parmak uçlarında...ve teni merhem ellerinden yüzüme sessiz bir uzay dökülüyordu...bıçağın yüzü misali kayalık yüreğimin aralıklarında şırıl şırılsın sevgili,akıyorsun içimden içime tenimden şehveti damla damla yontarcasına...

kara,kapkara gecelerde gökten kayan düşlerdi gözlerimizde uzay dediğimiz belkide.

* coşkun sular gibi dağla tenimi ey okyanus bakışlı güzel,
ben sadece sol yanı su alan sökük bir sandalım karşında...
alabora alevlerinde dağla beni...

00.27

bEN.

Hiç yorum yok: