15 Eylül 2012 Cumartesi

mısraların künyesi çakıldı damağıma sevgili'm...


gözlerim ağırlaşıyor sırtlandığı tüm yüküyle...
testi'nin ağzından taşan çeşme damlaları gibi dökülüyor bakışlarım ıslanıp,
yanaklarımın yolu çözülüyor koşturan sel kederlerin adımlarında...
dökülüyor yaşlar bir bir bakışlarımda ağırlaşıp...
dudaklarım ıslanıyor ağlayışlarda;
toprak kokusunda susuyor tüm gömülenler dilimin çam mezarlığına...
gözlerim ağırlaşıyor sırtlandığı tüm yüküyle...
bakışlarım düşüyor taşan nehrimin yüzünden derinlere...
dudaklarım ıslanıyor ağlayışlarda;
kaçıp uçmasın diye dilimde ısırdığım mısralarımda,
yosun kokusu bir ızdırap dağlanıyor...

gözlerim ağırlaşıyor sırtlandığı tüm yüküyle...
ağlıyorum beklenmedik bir eylül yağmuru gibi sonra...
ıslanıyor susan dudaklarımın sokağı,
bir şimşek çakıyor kapanan gözlerimin ardında düşlerimde,
ben çöküyorum bir duvara sırtımı miras bırakıp ardından,
ben ölüyorum sevgili...
dualar yarım ıslanan sayfaların çaresizliğinde...

* isyanlar,toprak kokusuna sarılıp uyuyor göğsümde...
ne kadar okşasam saçlarını,pış pış etsem yüreğini,
çığlık kıyamet gök yüzün yüreğimin gecesine...

02.33

mısraların künyesi çakıldı damağıma sevgili'm...
ve ben öldüm kimseye söylemeden sessizce...
yüzümde gülüşler şehit,
tüm ağlamalar hayin sayıldı sevgilim...
yobaz hıçkırıklar kırbaçladı üşüyen tenimi sonra yavaş yavaş;
düşbaz bir gülümseme örttüler yüzüme ardından,
soğudu dudaklarım,
titredi kelimeler dilimde...
ve ben öldüm kimseye söylemeden sessizce...
yüzümde gülüşler şehit,
tüm ağlamalar hayin sayıldı sevgilim...


Hiç yorum yok: