Ekmek ve sirk.
Bir kandırmaca,bir oyun içinde yüzdüğümüz bu şehri nehir.
Yalandan kağıtlar,tuşlar ve tüm yüzlerde sahte bu uydurma mutluluklar.
Ekmek ve sirk.
Kazanmak kaybetmek,kanını emen bir oyun oldu.
Okul bir fabrikaya döndü,
Yarınlar sadece bir hedef,bir av oldu.
Ekmek ve sirk.
Doymadı her gün büyüyen vampirin karnı.
Atın boynuna bezden bir kelepçe,bir arpa torbası taktılar,
İnsanın gözüne ışıklı iki camdan ekran soktular,
Biri büyük biri küçük.
Ve üzüldü kahroldu insan bir kutuya hapsedilmiş tavuklar için,yumurtlayan onun yemeğini.
Ekmek ve sirk.
Nasıl bir kandırmaca bu,nasıl bir sihir anlamam,
Elinde zaten hiçbirşey olmayan adamlar kaybediyor yalan söyledikleri tüm varları masumların gözlerinden.
Ekmek ve sirk.
Kuralı buymuş yaşamanın.
Kümesin sahibiymiş bunu söyleyen.
Bize bakmazsa,söylediğini yapmazsak ölecekmişiz topluca bir hastalıktan yada açlıktan.
Hergün dokuz altı kuluçkan,akşama yorgunluğun ve teslim ettiğin zamandan yumurtan.
Yaşın gelince başını vurur hemen akşam yemeğine kalmadan hep inandığın o yalancı çoban.
Ekmek ve sirk.
Bir savaş ile doğan tüm bu kartallar ve insanlar,
Kandırılıyor her gün bile bile üstelik,
Teslim ol diyor seninle savaşmaya korkan korkak yüreği,kaybedeceğini biliyor.
Ve seni kandırıyor vazgeç diye,kolay zaferi için,
Yaşamak sanki savaşmaya değmezmiş gibi...
Ekmek ve sirk.
Bir roma yalanı.
Düşler ve tuzaklar.
Oyunlar ve çalınan zaman.
Ekmek ve sirk.
Sonra şaşkın kabrinde sorarsın bir başına o her şeyi anladığın son nefeste,
Bu muydu yaşamak ?
08.56 gündüz rüyaları gecenin düşlerini sıkıştırmış öperken...karıncaların kanunlarında arılar köle sevgilim,kapatılmışlar bal kokan bir binaya,dokuz altı polen taşıyor bal yapıyorlar adına kovan dedikleri bir fabrikada.her mevsim bir bal denizi taşıyor kilerde ve kuruyor sonra bir anda o koca altın rengi denizler kimin içtiği belli olmayan akşamlarda.vız vız bir dünya bu sadece uçamaz denilen ama uçan veyselin bir sazdan havalanan şeffaf kanadında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder