Bir piyanonun tellerini akord eden bir hassasiyetin gün doğumuna kurban ediyor kendini bir bakire.
Sorgusuz sualsiz,
Adı cesaret belki cahilliğin bunca kadim zaman sonunda,
Adı delilik aşkın...
Bir piyanonun tellerini akord eden bir hassasiyetin gün doğumuna kurban ediyor kendini bir bakire.
Kulaklarına kan doluyor kestiği boğazından güzel istanbulun,
Duyamıyor yeni uyanmış mahmur ve güzeller güzeli gözleri ile bu kan dolu sağır şehir,
Bağırıyor sesleri kısılana dek,
bunu bilseler dahi,
saçlarından ona şiir okuyan süslenmiş tüm bu hiçliğin bülbülleri...
Bir piyanonun tellerini akord eden bir hassasiyetin gün doğumuna kurban ediyor kendini bir bakire.
Adı kan aşkın...
Hançeri altından ve yakutlar takılı alnına artık ihanetin...
Tanrılar tiyatrosu bu kederi gezegenin,
Ve rüyası bulutlu düşlerin...
Adı son aşkın...
Bulutlardan toplanan pamuklar ile bir pelerin örüyor tanrılar kurbanına,
Kıyamıyor süslü kılıcın keskinliği bile,
saklı,kendi diyarında kaybolmuş bu güzelliğe.
güzelliğin kalbine bir adım dahi atamıyor ölümün kılıcı,
sallanmayı bırakıp izliyor onu,
keskinliğinin üzerindeki azrailin çizgisinde o incecik sırat köprüsü...
Ayağı havada asılı kalıyor azrailin bile.
Adı kesilmek aşkın...
Süt gibi bakırda yada bir kuzu parlayan delikanlı bir bıçakta.
Fırlatılan çomaklarına koşmuyordu artık tutkulu köpekleri yaşamanın,
Aşk,açlığı ve sadakati sildi gözlerinden.
Bu yüzden aç bitap gömüldü tüm en iyi savaşan askerler...
Tanrılar üzülmediler hiç,
Yağmur yağmadı bir gün bile.
Adı şehadet şerbeti aşkın...
Bir piyanonun tellerini akord eden bir hassasiyetin gün doğumuna kurban ediyor kendini bir bakire.
Adı vazgeçmek aşkın...
11.15
kenobi anakin paradoksu.
üzgünüm william,üzgünüm usta,
senin boğazını kesmeye geliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder