29 Eylül 2008 Pazartesi

Dersu Uzala...


Dersu Uzala

Göğü delen Adam, Papalagi isimli pek meşhur kitapta da bu tarz bir öykü vardır.


Papalagi beyaz adama Samoalı yerlilerin taktığı bir isimdir. Onlar zamanın; tatlı meyveler, muhteşem bir doğa, şükür ve barış içinde kardeşçe geçtiği samoa adalarında yaşarken bir gün denizden göğü beyaz yelkenleriyle –onlara göre- delercesine ilerleyen gemisiyle beyaz adam gelir. Ve Şeflerini yanlarında kendi memleketlerine götürürler. Şef geri döndüğünde orada (beyazların ülkesinde) gördüklerini büyük bir şaşkınlık ve iğreti ile kendi halkına anlatır.


Samoalı yerli, beyaz adamın zamanı saat denen iki kollu makine ile ölçmesine, her şeyi kaplara, o kapları başka şeylerin içine koymasına hayret etmektedir. Kendi temizliğini (ev vs.) para dediği kağıt ve metal parçaları vererek başkalarına yaptırmasına, kapalı mekanlarda tüm gün para denen madde için çalışmasına ve adına zaman dediği bir şeyin bir türlü kendisine yeterli gelmediği için yakınmasına hayret etmiştir. Giyim tarzımızdan yeme içme ve daha geliştirdiğimiz bir çok alışkanlığın saçmalığını, kendimize ördüğümüz zorunlulukları çok garipsemiştir. Neden bunca hasta ruhlu olduğumuz, ve bunca hastalığımız ve onları tedavi etmek için bunca doktora ilaca vs. ihtiyacımız olduğu yerlileri dinlerken ne kadar net anlaşılıyor.


İşte Dersu Uzala’da bu yerliler gibi ama o bir adadan değil, kutuplardaki Şamanlardan biri.
Kutuplardan alınıp modern yaşamın içine getirilmiş şaman Dersu Uzala, modern insanın yaşam biçimini de alışkanlıklarını da çok yastıyor haliyle. İçtiğimiz suya para vermemiz, ağaçların ihtiyacımız olmadığı kadarının kesilmesi daha pek çok şey. Özellikle Dersu Uzala’yı oynayayan karakterin sevimliliği ve Akira Kurosawa’nın yine muhtşeşem anlatımıyla kendini dünyanın imparatoru sanan beyaz adamın o pek şişkin egosuna zarifçe ama okkalı atılmış bir tokat tadında filmdir.

Hiç yorum yok: