6 Mart 2010 Cumartesi

virgülün kırmızı yapragından düşüp, yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...


farkediyor musun bilmiyorum...
yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...
martılar uçuşuyor etrafta...
ıslak omuzlara yaslanıyor tüm aşklar çekinerek...
üşüyen eller sıcacık yanıyor heyecanla alev alev avuçlarda...
farkediyor musun bilmiyorum...
yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...
şemsiyem bozuk oturuyor köşede...
kafam bozuk benimde...
ıslanıyoruz beraberce bir sahil yolunda...
kıvrılıyoruz kıvrılan yolların kıyısına uzanıp...
soğuk bir yel esip okşuyor saçlarımı
denizden çocukluğumun yalnızlığına vuruyor dalgaların saati...
yelkovanlar dövüyor kıyılarımı...
akrepler esir, dalan gözlerin geçip gittiği
farkedilmeyen zamanların parmaklıkları ardına...
farkediyor musun bilmiyorum...
yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...
ve ben çırılçıplak doğduğum karlı dağlardan yuvarlanıp
sende üşüyorum...
sırılsıklamım şehrin karanlığı gözlerinde ,
yosun tutmuş gözlerimde kırılgan bir mavi akıntılara kapılıyor...
ne zaman bir mektup salsam gözlerimden gözlerine,
satırlarımın güvercini cam şişeler
kırılıyor denizimden gökyüzüne çarpıp...
ıslanıyor sayfalar...
ıslanıyor mürekkep gözlerim...
dağılıyor satırlar dilimden düşüp
sularda kayboluyor tüm kelimeler teker teker...
bir ikisini yakalıyorum,
bikaçı karaya vuruyor tutunuyorum
üçü ölüyor...
beşi yasta...
sekizinci can çekişiyor,
heryer mürekkep heryer kan bir kağıdın üzerinde...
maviye yas tutan bir mezar bu beyaz kağıtlar artık ellerimde...
ıslanıyor ellerimde umutlar...
akıyor tüm dantel satırlar damla damla
kağıdımdan yanaklarıma dökülüyor...
üşüyor tüm cesareti sarhoş sözlerim
avuçlarıma üflediğim sıcak nefeslerimden ürküp...
farkediyor musun bilmiyorum...
yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...
yanılıyor yine gözlerimin hava durumu
güneş beklenilen ayık sabahların ıslak bakışlarına aldanıp...
farkediyor musun bilmiyorum...
yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...
ve gökkuşağından sarı düşüyor namluya ,
sırası ben bir rus ruleti parlıyor
yalancı bir kış güneşinin gülüşünde avluya...
kurşundan kalemler kırılıyor avuçlarımda...
kurşunlar düşüyor yerlere ölü ozanlar yurdunda...
tüm silahsızlığımı kuşanıp çıkıyorum karşına cesurca...
yıkılan dağlarımda ağlarımda
yakılan tütünde dağlarım tüm yaralarımı...
üflediğim dumanda söndürürüm tüm yanık hatıralarımı...
merhemi kül saniyeler yakar gözlerin gözlerime...
ağzında demir eriten harlanan ateşten bir ocak sözlerin...
alevi kör eden ateşlerin suyu gözlerin...
ateşe düşen su yüreğin...
ıslanan alevlerin üşüyen ellerinde,
yükselen dumanlardır sessizliğin...
farkediyor musun bilmiyorum...
yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...
gözlerimden gözlerine bir şehir düşüyor habersizce...
teslim edercesine nefeslerimi içime gömeceğim,
ve sen
fethedercesine sözlerimi susacaksın...
sessizliğini topa tutacak tüm dost bildiklerin...
yüzünün surları yıkılıcak sütun sütun
üzgün gülümseyişlerin şafaklarında...
küçük yüreğinde yorgun sevinemeyen yaralı zaferler kazanacaksın...
hüzünlü ıslak mutluluklar ganimeti olucak bu büyük savaşın...
adına aşk
taşına sessiz çığlıklar dolu ağlamalar yazılacak
kefensiz çıplak mezarlarda...
şehit gecelerin karanlıklarına saklanacak
tüm cesur delikanlı ağlamalar...
yumruklar ısırılıp ağızlar kapanacak...
farkediyor musun bilmiyorum...
yağmurlar yağıyor günlerdir şehre...
ve ben elimde yaralı kapalı bir şemsiye
kaybedilen bir savaşın kağıtlara dökülen satırlarında
pişman bir virgülün kırmızı yapragından düşüp
yüksek soğuk bakışlarımdan alıp tüm yağmurları
kar olup yağacagım bu kente...
adı sen bir kış üşüyecek;
çıkmaz sokak sevdaların beraber yudumladığı,
sıcak tek bardak çayın ardında kalan tüm dudaklarda...

Hiç yorum yok: