Ölsün diye doğan çocukları var tanrının,
Denizin kaplumbağaları gibi...
Yüzlercesi koşuyor günahsızların hiçbir şey bilmeden cennete.
Kenarı kırışmış eski saman sarı bir kitap gibi,
Güzel kokuyor ruhunuz,
Gözlerimde bir kıyametin istemeden yok ettiği bir yakamoz gibi...
Kalbimin kara deliği sözlerin,
Beni katran bir cehennemden yemyeşil bir cennete saniyelerde sürer gibi...
Su kenarında yeşil yaprak kokusu kokun,
Korkuyorum gözlerimi kapatırsam memleketime uyanırım diye uzaklarında.
Ölsün diye doğan çocukları var tanrının,
Denizin kaplumbağaları gibi...
Kağıt paraların sarayları,
Serin mavide yüzemez sevgilim,
Yada yanan sarıda yürüyemez parlayan değerli taşlarınız,
Ve gök mavide uçamaz altın arabalarınız asla...
Ölsün diye doğan çocukları var tanrının,
Denizin kaplumbağaları gibi...
Yalanlarınızı ezberleten okulları var şehirlerinizin,
Güzel düşlerin üzerini örtmeye çabalayan planlı endişeleriniz var siyah örtülerden.
Bu kadar neyi istiyor olabilirsiniz ki bencil bir çocuk gibi.
Alın o zaman ve kurtulun kendinizden.
Mide bulandıran bir gülüşünüz var günahlardan tırmandığınız o plastik oyuncak ağacınızdan,
Ağzınızın kenarından yediğiniz çocukların kanları taşıp akıyor bayım,
Elinizdeki silah dahi sizden utanıyor,
Yazık...
Ölsün diye doğan çocukları var tanrının,
Denizin kaplumbağaları gibi...
Doğduğu an mermilerden kaçıyor bebekler bile rüyasında.
Kaç savaş daha yensem bu canavarları biterler acaba sevgilim,
Kaç savaş daha istemeden ezsem hepsini bitecek bu karanlıklar bilmiyorum.
Kocaman bir orman,kocaman bir bahçe bu hediye ceza bile bize tanrıdan.
Heryere naylondan camdan yeşil hapishaneler yapmak niye,
Seralara hapsetmeyin zamanı büküp otları ağaçları kağıt paralar için.
Yaşayın sadece,yaşamın ta kendisi için...
Deliriyor muyum yoksa uyanıyor muyum inan bilmiyorum,
Belkide aynı şeydir,
Baktığın yere bağlı gördüğün sevgilim.
Bi bakmışsın hainiyim sevdanın,
Bi bakmışsın ve anlamışsın,kahramanı belki...
Ölsün diye doğan çocukları var tanrının,
Denizin kaplumbağaları gibi...
Yüzlerce gülümseyişin çıkıyor işte kırıp kabuğunu yüzünün kumlarına,
Bana birini ver yeter sevgilim,
Alırım avuçlarıma ve büyütürüm onu koruyup denizlerimde.
Kimseye yüzmesin düşlerin ve gülüşlerin ne olur,
Bana,yumurtandan çıkıp güldüğün o en güzel gülüş gibi...
Seni yüzünden avuçlarıma alıp denizlerime sakladım,
Kimseler seni üzemesin diye hiçbir yere gitmedim,
Oynamadım yerimden hiç,
Seni gözlerimde bekledim...
Ölsün diye doğan çocukları var tanrının,
Denizin kaplumbağaları gibi...
Ve yaşasınlar diye uyumadığım günleri senelerin...
09.15 bir sabah vapurunun sesi var yeşilden bahçemin denizlerinde ve kuşlar yüzüyor sanki maviden çarşaf gibi bir gökyüzünde...seni bekledim tüm sabah,asla olamayacağın bir yerden çıkar gelirsin belki diye...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder