Tozlanmasın diye zaman ve gurur göğsümde,
Üzerini örtmüşüm aşkın,
Duvara asılı kilimin altına süpürmüşüm tüm sevda kırıntılarımı.
Ve sanki duvarda yerçekimine inat yürüyen karıncalardan bir ip asılı...
Bilsem de yalanı dolanı,
Kendime kızmışım hep.
Kandırılmışım da kandırılmışım...
Bahçeler dolusu çiçek ekmişim,
Fidanlar sulamış,ağaçlar budamışım.
Kendime uğraşlar yoğurmuşum çamurdan.
Özlemişim de özlemişim hep,
Haykırmak isteyen ağzımı tutmuşum demirden kilit ile kendi kendime,kendimle.
Özlemişim de özlemişim...
Sevdiklerim saklamış hep herkesten ve kendilerinden beni,
Ben yumup gözlerimi,kendimden de saklanmışım.
Tozlanmasın diye zaman ve gurur göğsümde,
Üzerini örtmüşüm aşkın,
Duvara asılı kilimin altına süpürmüşüm tüm sevda kırıntılarımı.
Ve sanki duvarda yerçekimine inat yürüyen karıncalardan bir ip asılı...
Kandırılmışım da kandırılmışım...
Geç uyandım dün bugün,
Belki yarınlar için de bilmiyorum,
Herkes kandırmak istiyor diğerini,
Neden ki bilmiyorum,
Neden ki sevgilim,
Kim tükürür ki kendi yüzüne böyle,
Kim tükürür hain olup kendi yüreğine...
Tozlanmasın diye zaman ve gurur göğsümde,
Üzerini örtmüşüm aşkın,
Duvara asılı kilimin altına süpürmüşüm tüm sevda kırıntılarımı.
Ve sanki duvarda yerçekimine inat yürüyen karıncalardan bir ip asılı...
Duvar dile gelmiş çatlamış,
Gören sıla çatlağı demiş geçmiş,
Biri üflemiş biri acısını yanıp çekmiş.
Bir kalem susmuş önce,
sonra kağıdın kulağına bir türkü fısıldamış kurşunun ucu...
14.17 suyun yüzünün altında saklı parlayan mısralar ve buz gibi akan bir şiir şehrin kırmızı kiremit dağlarından eriyip...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder